Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 19353 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 15097 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi : İş Mahkemesi Dava, rücûan tazminat istemine ilişkindir.Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Dava; 06.08.2012 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahibine bağlanan gelirin tahsili istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanunun 12. ve 21. maddeleridir.Somut olayda, davalı A...... Müh. İnş. Elekt. Mak. Ev Eşy. San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından üstlenilen fabrika idare binası inşaatında işçi olarak çalışan sigortalının kalıp sökülmesi sırasında dengesini kaybedip bulunduğu üçüncü kattan düşerek ölmesi ile sonuçlanan iş kazasının meydana geldiği; eldeki davada, inşaat mühendisi bilirkişi tarafından hazırlanan 20.11.2013 tarihli raporda davalı şirketin %70 oranında, ölen sigortalının ise %30 oranında kusurlu olduğunun bildirildiği ve anılan rapora dayalı olarak hüküm kurulduğu, ceza kovuşturmasında ise; İstanbul Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 30.09.2014 tarih ve 2012/502 E. 2014/164 K. sayılı kararı ile, bahse konu fabrikanın inşaatını üstlenen A.....Müh. İnş. Elekt. Mak. Ev Eşy. San. ve Tic. Ltd. Şti.'nin alt işveren ve anılan şirketin yetkilisi olan sanık ...'ın asli kusurlu, fabrikanın sahibi olan C.... M.... isimli firmanın ise asıl işveren ve anılan firmanın yetkilisi olan sanık A.... C....'in de tali kusurlu olduğu kabul edilerek, sanık ... hakkında mahkumiyet, sanık A.... C.... hakkında ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.5510 sayılı Kanunun 12’nci maddesinde “alt işveren” olarak, mevzuat, öğreti ve içtihatlarda ise aracı, taşeron, tali işveren, alt müteahhit ve alt ısmarlanan gibi adlarla anılan üçüncü kişi, aynı maddede; “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde, iş alan ve bu iş için görevlendirdiği sigortalıları çalıştıran üçüncü kişi” olarak tanımlanmıştır. Anılan madde hükmüne göre; “sigortalılar üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bunlarla sözleşme yapmış olsalar dahi, asıl işveren bu Kanunun işverene yüklediği yükümlülüklerden dolayı alt işveren ile birlikte sorumludur.” Anılan maddeye göre asıl işverenin sorumluluğu kusursuzluk ilkesine dayanmaktadır.Asıl işveren taşeron ilişkisinin varlığı için öncelikle işin başka bir işverenden alınmış olması, bir başka ifade ile asıl işverenin işverenlik sıfatına devredilen iş dolayısıyla sahip olması, asıl işyeri ya da işyerinden sayılan yerlerde kendi adına işçi çalıştırıyor olması gerekir. İşin belirli bir bölümünde değil de tamamının bir bütün halinde, ya da, bölümlere ayrılarak başkalarına devredildiği, işten bu yolla tamamen el çekildiği, sigortalı çalıştırılmadığı için işveren sıfatının haiz olunmadığı durumda ise, bunları devralan kişiler alt işveren, devredenler de asıl işveren olarak nitelendirilemeyecektir. Aracı sıfatının kazanılmasında, diğer koşullar ise asıl işverenden istenilen işin, asıl iş, ya da, işyeriyle ilgili işin bir bölümünde veya işyeri eklentilerinde alınmış olması ve bu işte işi alanın kendi işçilerinin çalıştırılması ve bu nedenle de işveren sıfatına sahip olunmasıdır. Asıl işverenle, aracı arasındaki sözleşmenin hukuki niteliğinin önemi yoktur. Önemli olan yön, asıl işverene ait işin aracı tarafından yapımının sağlanmasıdır. İşverenden alınan iş, işverenin sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir işyeri olarak değerlendirilebilecek nitelikte ise, işi alan kimse aracı değil, bağımsız işverendir.Diğer taraftan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 74. (818 sayılı Borçlar Kanunu 53.) maddesi hükmü gereğince, hukuk hâkimi kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu ile bağlıdır. Ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle, hukuk hâkiminin, ceza hâkiminin fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağı saptayan maddi vakıa konusundaki kabulü ve ceza mahkemesinin kabul ettiği olayın gerçekleşme şekli diğer bir deyişle maddi vakıanın kabulü konusunda kesinleşmiş olan bir mahkumiyet veya maddi vakıa tespiti yapan beraat hükmüyle bağlı olacağı hem ilmi (Prof Dr. Kemal Gözler, “Res Judicata’nın Türkçesi Üzerine”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 56, Sayı 2, 2007, s.45-61 ) hem de kökleşmiş kazai içtihatlarla benimsenmiş bulunmaktadır.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 01.02.2012 gün 2011/19–639 Esas, 2012/30 Kararı; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.02.2009 gün ve 2009/4–13 Esas, 2009/12 Karar; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 06.04.2010 gün ve 2010/2–76 Esas, 2010/77 Karar sayılı kararlarında da belirtildiği üzere düşme, takipsizlik, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar kesinleşmiş mahkûmiyet kararları olarak kabul edilemeyecektir.Yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında, mahkemece, öncelikle, davalı şirket ile dava dışı C .M. isimli firma arasındaki sözleşmeler getirtilerek, davaya konu iş kazasının meydana geldiği işyerinde dava dışı C.... M..... isimli firmanın asıl işveren sıfatına sahip olup olmadığı hususu ayrıntılı olarak araştırılmalı ve taraflar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisinin bulunup bulunmadığı tespit edilmeli, ceza dosyası celbedilip incelenmeli ve ceza davasında verilen mahkumiyet kararının kesinleşip kesinleşmediği araştırılmalı, mahkumiyet kararı kesinleşenler yönünden bir miktar kusur verilmesi gerektiği de gözetilerek, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği ile iş kazasının vuku bulduğu iş kolunda uzman bilirkişilerden; yukarıda belirtilen maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, kusur oran ve aidiyeti konusunda yeniden rapor alınarak hüküm kurulmalıdır. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, eksik inceleme ve araştırma sonucu hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 12.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.