Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 19189 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 25724 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi : İş MahkemesiTarihi : 29.04.2014Dava, yaşlılık aylığının kesilmesine ilişkin Kurum işleminin iptali ile aylıkların yasal faiziyle birlikte tahsili istemine ilişkindir.Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Dosyadaki bilgi ve belgelerden; 06.09.1983 – 31.12.1987, 05.10.1989 – 29.06.1992 tarihleri arasında nakliyecilikten vergi kaydı, 16.11.1984 – 29.07.2005 tarihleri arasında market işlemeciliğinden oda kaydı bulunan davacının, 14.02.1985 tarihinde davalı Kurum kayıtlarına intikal eden bildirge ile 06.09.1983 tarihinden itibaren 1479 sayılı Kanun kapsamında Bağ-Kur tescilinin yapıldığı; her ne kadar kayıtları 29.07.2005 tarihinde sona ermiş ise de 29.08.2005 tarihli sigortalılığının devam etmesi istemini içeren dilekçesine istinaden 30.11.2006 tarihine kadar sigortalılığı devam ettirilerek aynı tarihli dilekçesi ile sigortalılığının sonlandırıldığı ve söz konusu sigortalılık süresine ilişkin prim borcu bulunmadığı anlaşılmaktadır. 02.12.2006 – 11.01.2007 tarihleri arasında 506 sayılı Kanun kapsamında zorunlu SSK çalışması bulunan davacı, 20.12.2006 tarihli başvurusuna istinaden Almanya'da geçen 04.03.1982 – 16.12.1984 tarihleri arasındaki çalışma sürelerini 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanmıştır. 12.01.2007 tarihli tahsis talebine istinaden 01.02.2007 tarihinden itibaren 8364 gün 1479, 41 gün 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalılığı ve 642 gün 3201 sayılı Kanun kapsamındaki borçlanması nazara alınarak toplam 9047 gün üzerinden 1479 sayılı Kanun uyarınca davacıya yaşlılık aylığı bağlanmıştır. Ancak 2010 yılındaki işlemle 29.07.1972 – 16.12.2983 tarihleri arasında Almanya çalışması bulunduğu, bu çalışma ile yurtiçi 1479 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılığının bir kısmının çakıştığı gerekçesiyle davacının 1479 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılık başlangıcı 17.12.1984 tarihine çekileren yaşlılık aylığı iptal edilmiştir. Davacı ise bu defa 30.10.2010 tarihli ödemesi ile 450 gün daha 3201 sayılıKanun kapsamında borçlanarak 30.09.2010 tarihinde tahsis talebinde bulunmuş ve 01.10.2010 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı yeniden bağlanmıştır. Davalı Kurum tarafından 01.02.2007 – 01.10.2010 tarihleri arasındaki aylıkların yersiz olduğundan bahisle davacıdan talebi üzerine; davacı, eldeki dava ile yaşlılık aylığının 01.02.2007 tarihinden itibaren geçerli olduğunun tespiti ile ödenmeyen aylıkların tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davanın yasal dayanaklarından olan ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yurt dışında geçirdikleri çalışma sürelerinin sosyal güvenlikleri açısından değerlendirilebilmesi amacıyla 22.05.1985 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiş bulunan 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanunla, Türk vatandaşlarının yurt dışında 18 yaşını doldurduktan sonra, Türk vatandaşı iken geçen ve belgelendirilen sigortalılık süreleri ve bu süreleri arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleri ile yurt dışında ev kadını olarak geçen süreleri, bu Kanunda belirtilen sosyal güvenlik kuruluşlarına prim ödenmemiş olması ve istekleri halinde, bu Kanun hükümlerine göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirileceğini öngörmüştür. Söz konusu düzenlemeye göre yurtdışındaki süreler ancak yurtiçi sigortalılık süreleri ile çakışmaması koşuluyla borçlanılabilir.Öte yandan; 3201 sayılı Kanunun 5'inci maddesinde yer alan “Yurtdışındaki sigortalılık sürelerinin tespitinde, bunu belirten ve istek sahibinin ibraz edeceği ispatlayıcı belgelerde kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru olmak üzere gün sayıları esas alınır...” hükmü uyarınca sigortalının yurt dışında geçen ve borçlanmaya tabi sürelerin bir kısmını borçlanması halinde borçlanılan sürelerin talep de nazara alınarak borçlanılan son yurtdışı çalışmadan geriye doğru gidilerek belirlenmesi öngörülmüştür. Nitekim davacının kısmi borçlanma talebi üzerine borçlandığı sürelerin mal edildiği dönemler buna göre belirlenmiştir. Ne var ki; davacının çakışan yurtiçi zorunlu sigortalılık süreleri bulunduğundan aynı sürelerin hem yurtiçi sigortalılık da hem de 3201 borçlanmasıyla mükerrer sigortalılık olarak değerlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır. Davacının yurtiçindeki zorunlu sigortalılığının 1479 sayılı Kanun kapsamında kendi nam ve hesabına bağımsız nakliyecilik faaliyetinden olması nedeniyle fiilen yurtdışında bulunmasıyla bağdaşabilecek ve devam edebilecek nitelikte olduğundan iptali mümkün bulunmamaktadır. Üstelik davacının davalı Kurum tarafından sigortalılığının maledildiği 04.03.1982 tarihinden önceki dönemde de borçlanılabilecek 29.07.1972 tarihinden başlayan Almanya çalışması bulunduğundan kısmi borçlanması daha önceki tarihe maledilmek suretiyle geçerli kabul edilmelidir. Bu durumda mal edildiği dönem değiştirildiğinden ne 3201 sayılı Kanun kapsamındaki borçlanmasının ne de yurtiçi sigortalılığının iptali söz konusu olmadığından ilk defa tahsis talebinde bulunduğu 12.01.2007 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı tahsis koşullarını taşıyan davacının, 01.02.2007 tarihinden itibaren bağlanan yaşlılık aylığının da geçerli olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle istem gibi karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma gerekir. O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 12.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.