Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 17419 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 15828 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi : İş MahkemesiDava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmün davacı ... avukatı, davalılar .... avukatı, davalı ... avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. 1-)Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacı Kurum vekilinin tüm, davalılar ... vekillerinin ise sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-)2000 yılında gerçekleşen iş kazasında sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya 13.08.2009 günü onaylanan kararla bağlanan gelir ile 2007 ve 2008 yıllarında karşılanan sağlık hizmeti giderleri nedeniyle uğranılan Kurum zararının, işveren ..., işveren şirketin ortağı, müdürü ve yasal temsilcisi ..., işyeri şantiye şefi ... ve işyeri kalfası ...’tan yasal faiziyle birlikte teselsül hükümlerine göre rücuan alınması için 27.02.2012 günü işbu davanın açıldığı, dava dilekçesinin 09.04.2012 tarihinde tebliği sonrasında davalı O.Yıldırım vekilince 17.04.2012 günü zamanaşımı def’inde bulunulduğu anlaşılmakta olup kazanın meydana gelmesinde sigortalının %25, davalıların toplam %75 oranında kusurlarının varlığı belirlenmiştir. 01.10.2008 tarihinden önce gerçekleşen kaza ve olaylar yönünden rücuan tazminat davalarının yasal dayanağı olan 506 sayılı Kanunun 26. maddesinin 2. fıkrasında, üçüncü kişilerin kusur sorumluluğu açıklanarak kendilerine Borçlar Kanunu hükümlerine göre rücu edileceği belirtilmiştir. Diğer taraftan 818 sayılı Borçlar Kanununun 60. maddesinde, zarar ve ziyan veya manevi zarar olarak nakdi bir tutar ödenmesine ilişkin davanın, zarar gören tarafın zararı ve zararı gerçekleştireni öğrendiği tarihten başlayarak 1 yıl ve herhalde zararı doğuran eylemden itibaren 10 yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağı bildirilmiştir. Bu tür davalar bakımından 506 sayılı Kanunda zamanaşımına ilişkin herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Üçüncü kişiler ile sigortalı arasında akdi ilişki söz konusu olmadığından 26/2. maddedeki yollama karşısında üçüncü kişiler açısından 60. maddedeki haksız eyleme ilişkin 1 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri uygulanmaktadır. Zamanaşımının başlangıcı, zararın ve zarar verenin Kurumun yetkili organınca öğrenildiği tarih olup zararı öğrenme olgusu, gelirler yönünden Kurumun yetkili organının onay günü, giderler için sarf ve ödeme tarihleri itibarıyla gerçekleşmekte, zararı gerçekleştirenin öğrenilmesi olgusunun ise her somut olayın özelliğine göre saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda, ceza mahkemesince yargılanıp hakkında cezalandırma kararı verilen üçüncü kişi için Kurumun, kararın kesinleştiği tarihte zarar vereni öğrendiği kabul edilmeli, cezalandırma kararının söz konusu olmadığı durumlarda ise yöntemince yapılacak araştırma sonunda tazminat yükümlüsünün kim olduğunun hangi gün öğrenildiği belirlenmelidir. Önemle belirtilmelidir ki zamanaşımı süresinin, hem zararın, hem de tazminat yükümlüsünün öğrenildiği tarihten itibaren, bir başka anlatımla, ancak her iki olgu gerçekleştikten sonra işlemeye başlayacağı dikkate alınmalıdır. Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığında yapılan değerlendirmede, zararın ve tazminat yükümlülerinin öğrenildiği tarihlerden itibaren 1 yıllık süre içerisinde davanın açılmadığı belirgindir. Bu maddi ve hukuki olgular mahkemece göz önünde bulundurulmaksızın, yasal süresinde ileri sürülen zamanaşımı def’i dikkate alınmadan davalı ... hakkında davanın kabulüne karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi, dosyada yer alan 5 adet peşin sermaye değerleri hesap tablolarındaki çelişkili bilgiler Kurumdan sorulmak suretiyle giderilip gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri ile onay tarihi açıklıkla saptanmaksızın tablolardaki en yüksek tutarın hükme dayanak kılınması da usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, temyiz yoluna başvuran davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harçlarının istekleri durumunda davalılar ...’a geri verilmesine, 22.10.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.