ÖZET: MAHKEME, HAZIR OLAN TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARINI DİNLEDİKTEN SONRA YARGILAMANIN SONA ERDİĞİNİ BİLDİREREK KARARINI TEFHİM EDER. KARARIN TEFHİMİ BELİRTİLEN HÜKÜM SONUCUNUN TUTANAĞA GEÇİRİLEREK OKUNMASI SURETİYLE OLUR. BUNA GÖRE, HÜKÜM SONUCU KISMINDA GEREKÇEYE AİT HERHANGİ BİR SÖZ TEKRAR EDİLMEKSİZİN İSTEKLERİN HER BİRİ HAKKINDA VERİLEN HÜKÜMLE, TARAFLARA YÜKLENEN BORÇ VE TANINAN HAKLARIN MÜMKÜNSE SIRA NUMARASI ALTINDA BİRER BİRER AÇIK, ŞÜPHE VE TEREDDÜT UYANDIRMAYACAK ŞEKİLDE GÖSTERİLMESİ GEREKİR. MAHKEME HÜKMÜNÜ GEREKÇESİ İLE BİRLİKTE TAM OLARAK YAZMIŞ OLSA BİLE, BUNU DURUŞMA TUTANAĞINA TAMAMEN YAZDIRMASI VE OKUNMASI GEREKİR. MAHKEME HÜKMÜNÜN HUKUKİ VARLIK KAZANABİLMESİ İÇİN ONUN TEFHİM EDİLMESİ, VERİLEN KARARLA NE ŞEKİLDE TEFHİM EDİLDİĞİNİN DURUŞMA TUTANAĞINA YAZILMASI ZORUNLUDUR. ZORUNLU NEDENLERLE YALNIZ HÜKÜM SONUCUNUN TEFHİM EDİLDİĞİ HALLERDE, GEREKÇELİ KARARIN SONRADAN BELLİ BİR SÜRE İÇİNDE YAZILMASI MÜMKÜNDÜR.MAHKEMECE, DAVALI VAKIFTAN YAŞLILIK AYLIĞI ALANLARIN HER BİRİNİN AYRI AYRI AÇTIĞI DAVADA, HER DAVANIN KENDİNE ÖZGÜ KOŞULLAR İÇERDİĞİ GÖZETİLEREK, BİREYSELLEŞTİRMENİN ZORUNLULUĞU NAZARA ALINMADAN, TEK DAVA DOSYASI ÜZERİNDEN DURUŞMA YAPILMIŞ, ELDEKİ DAVA DOSYASINA İLİŞKİN OLARAK YARGILAMANIN SONA ERDİĞİ OTURUMA İLİŞKİN TUTANAK TUTULMAMIŞ, KISA KARAR OLUŞTURULMAKSIZIN GEREKÇELİ KARAR YAZILMIŞTIR. ORTADA HUKUKİ VARLIK KAZANMIŞ BİR KARAR MEVCUT DEĞİLDİR. EMREDİCİ HÜKÜMLERDEN OLAN YASAL DÜZENLEMELERE AYKIRI OLARAK BU ŞEKİLDE DAVANIN YÜRÜTÜLÜP SONUÇLANDIRILMASI USUL VE YASAYA AYKIRIDIR.Dava, 506 sayılı Kanun hükümleri uyarınca 01.07.2002 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı alanların aylığında yapılan tüm artışlar dikkate alınarak alınması gereken yaşlılık aylıklarının tespiti ile eksik ödenen yaşlılık aylıklarının yasal faizi ile davalı Vakıftan tahsili istemine ilişkindir.Mahkemece bozmaya uyularak ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.Anayasamızın 141. maddesinde, yargılamanın aleniyeti ilkesini benimsenmiştir. Bu ilke uyarınca yargılama açık olarak yapılacak ve yargılama sonucunda verilen karar açıkça belirtilecektir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 149. (HMK’nın 28.) maddesinde de bu husus belirtilmiştir.Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 151. (HMK m. 154) maddesi;“Zabıt katibi hakimin nezareti altında tahkikat ve muhakematın cereyanını zabıtnameye kaydeder.Zabıtname, mahkemenin ve hakimlerin isimlerini, tahkikat ve muhakematın cereyan ettiği mahalli, celsenin açıldığı gün ve saati, iki tarafın ve vekillerinin isimlerini, cereyan eden muhakeme ve muamele ile iki tarafın ne gibi evrak ibraz ettiklerini, muhakemenin aleni icra kılındığını veya aleniyetin ref’ini icap eden esbabı, ikrarı veya sulhu veya davaya kısmen veya tamamen nihayet veren feragati, hulasai iddia ve müdafaatı, şuhut ve ehli hibrenin beyanatını, münaziunfihin keşif ve muayenesi halinde rapor hulasasını ve ittihaz olunan kararla sureti tefhimini ihtiva eder.”Hükmünü içermektedir.Yapılan tahkikat ve muhakemenin cereyanı zapta yazılır.Tutanak resmi bir evraktır. Seri olarak açılan aynı içerikteki davalarda da her bir dava dosyası için ayrı ayrı tutanak düzenlenip imzalanması ve kısa kararın usulüne uygun olarak kayda geçirilip tefhim edilmesi zorunludur. Mevzuatımızda buna aykırı bir düzenleme bulunmamaktadır.Bu durum, “Hukuki dinlenilme hakkı”nın da doğal bir sonucudur. Bilindiği gibi, hukuki dinlenilme hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur.Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 381. (HMK’nın 294.) maddesi gereğince mahkeme, hazır olan tarafları iddia ve savunmalarını dinledikten sonra yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Kararın tefhimi en az aynı Kanun’un 388. (HMK’nın 297.) maddesinde belirtilen hüküm sonucunun tutanağa geçirilerek okunması suretiyle olur. Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Yine aynı Kanun’un 389. (HMK’nın 298.) maddesinde de hüküm kısmında iki tarafa yükletilen hak ve borçların tereddüde yer vermeyecek şekilde belirtilmesi zorunluluğu tekrarlanmıştır. Bu hükümden anlaşılacağı gibi, mahkeme hükmünü gerekçesi ile birlikte tam olarak yazmış olsa bile, bunu duruşma tutanağına tamamen yazdırması ve okunması gerekir. Başka bir anlatımla, mahkeme hükmünün hukuki varlık kazanabilmesi için onun tefhim edilmesi, verilen kararla, ne şekilde tefhim edildiğinin duruşma tutanağına yazılması zorunludur. Aynı maddenin son fıkrası gereğince de zorunlu nedenlerle yalnız hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın sonradan belli bir süre içinde yazılması mümkündür.Kısa karar, bir davayı sona erdiren temyizi mümkün olan son kararlardandır. Bu kararla mahkeme davadan elini çeker ve davayı sona erdirmiş olur. Asıl olan kısa karardır. Bu gibi hallerde de Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 388. (HMK’nın 297.) maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren kısa karar ile daha sonra yazılan gerekçeli kararın da buna uygun olarak düzenlenmesi gereklidir (YİBK 10.04.1992 gün ve 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı).Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu’nun 2011/21-23 E. 268 K., 2012/6-97 E. 203 K., 2012/10-149 E. 291 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.Mahkemece; davalı Vakıftan yaşlılık aylığı alanların her birinin ayrı ayrı açtığı davada, her davanın kendine özgü koşullar içerdiği gözetilerek, Hukuk Genel Kurulu’nun 23.11.1994 gün ve 1994/10-464/726 sayılı kararında da açıkça belirtildiği üzere bireyselleştirmenin zorunluluğu nazara alınmadan, tek dava dosyası üzerinden duruşma yapılmış, eldeki dava dosyasına ilişkin olarak yargılamanın sona erdiği oturuma ilişkin tutanak tutulmamış, kısa karar oluşturulmaksızın gerekçeli karar yazılmıştır. Ortada hukuki varlık kazanmış bir karar mevcut değildir. Kamu düzeni amacıyla konulmuş, emredici hükümlerden olan yukarıda açıklanan yasal düzenlemelere aykırı olarak davanın yürütülüp sonuçlandırılması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.S o n u ç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA); bozma nedenine göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 02.10.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.