Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Hükmün, taraflar vekillerince tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Davalı işverene ait işyerinde 05.02.1996-05.02.2007 tarihleri arasında hizmet akdine tabi olarak geçen ve davalı Kuruma bildirilmeyen çalışma sürelerinin tespitine ilişkin davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi olup anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği açıktır.1)İnceleme konusu davada 05.02.1996-09.09.2003 tarihleri arasında geçen çalışmalar yönünden istemin hak düşürücü süreden reddine karar verilmiştir. Davacının dava konusu dönem içinde 1996 yılı 1., 2., 3., dönemlerinde ve 1997 yılı 1. ve 2. dönemlerde dava dışı 11006718 sicil numaralı işyerinden bildirimlerinin olduğu ve bu işyerinden 05.07.1997 tarihinde çıkış bildirildiğine göre, davacının 05.02.1996-05.07.1997 tarihleri arasındaki çalışma iddiasının kesintiye uğradığı ve bu döneme ilişkin hak düşürücü sürenin dolduğu anlaşılmakla, 05.07.1997 tarihinden öncesiyle ilgili davanın hak düşürücü süreden reddi kararında bir isabetsizlik görülmemiş olup bu nedenle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2) Davacının 05.02.1996-05.02.2007 tarihleri arasında kesintisiz geçen çalışmalarının tespitini istediği belirgin olup 05.07.1997-09.09.2003 tarihleri arasındaki döneme ilişkin çalışma iddiası yönünden, 09.09.2008 tarihinde açılan davada hatalı ve yanılgılı değerlendirme ile hak düşürücü süre dolduğundan dolayı davanın reddine dair hüküm tesis edilmesi isabetsizdir. Bu bakımdan; Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır. Hak düşürücü sürenin, kesintisiz geçen çalışmaların bitim tarihinde başlayacağı göz önüne alındığında eldeki davada hak düşürücü sürenin gerçekleşmediği Mahkemece gözetilmeli; davanın esasına girilerek yöntemince araştırma yapılmalı ve elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir. Ayrıca, eldeki davaya ilişkin kuvvetli delil niteliğinde olan işçi alacağı davasının; Kurumun taraf olmaması nedeniyle, hak düşürücü süreye etkisi olmadığı bilhassa belirtilmelidir. 3) Davacının 10.09.2003-01.01.2005 tarihleri arasındaki çalışma iddiası yönünden davanın ispat edilemediği gerekçesi ile reddine, 01.01.2005-05.02.2007 tarihleri arasındaki çalışma iddiası yönünden ise, kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, bu dönemler yönünden dosyada yer alan bilgi ve belgeler, alınan tanık beyanları karar vermeye elverişli görünmemektedir. Bu bakımdan; dava konusu dönemle ilgili tüm belge ve kayıtlar işverenden istenilmeli, bu belgelerde varsa davacının çalışmalarına ilişkin deliller değerlendirilmeli, uyuşmazlık konusu tarihleri içerir dönemsel sigorta primleri bordrolarında bildirimleri yapılan sigortalıların hizmet cetvelleri getirtilerek davanın aydınlatılmasına yetecek kadarının bilgi ve görgüsüne başvurulmalı, belirdiği takdirde tanık anlatımları arasındaki çelişkiler giderilmeli, ilgili kolluk vasıtası ile davacının davalı işyerinde çalışmalarının gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılmalı, işyerine ait çalışma kesintili gerçekleşmiş ise hak düşürücü süre yönünden irdeleme yapılmalı, toplanan tüm kanıtlar değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır. Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacı ve davalılardan ...'e iadesine, 30.01.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.