Davacı, hizmet akdiyle çalıştığı dönemde, davalı işveren tarafından aylıklarından kesilen tasarrufu teşvik primleri, işveren katkı payı ve nema alacağı miktarının tespitiyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla, 1.000,00 TL'lik kısmının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, davanın kabulüyle, 1.000,00 TL'nin davalılardan müşterek ve müteselsil olarak tahsiline karar vermiştir. Hükmün, davalılar avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi E…… T…… tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. 1-01.04.1988 tarihinde yürürlüğe giren 3417 sayılı Çalışanların Tasarrufa Teşvik Edilmesi ve Bu Tasarrufların Değerlendirilmesine Dair Kanun'un 4. Maddesi, işverenlerin, işçilerin ücretlerinden yapacakları tasarruf kesintileri ile sağlayacakları işveren katkılarını tahakkuk ettirerek ücret ödemesinin yapıldığı ayı takip eden ayın sonuna kadar T.C. Z…… Bankasında işçiler adına açtıracakları "Tasarruf Teşvik Hesabına" yatıracaklarını hüküm altına almış; 7. maddesi ile de, işverenler tarafından Tasarrufu Teşvik Kesintileri Aylık Bildirim Formlarının zamanında Z……. Bankasına gönderilmemesi ve kesinti ve katkı tutarlarının ödenmemesi halinde, Kurumun re'sen veya ilgililerin başvurusu üzerine, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun primlerin tahsiline ilişkin hükümleri uyarınca tahsil ederek, alınacak gecikme zammı ile birlikte ilgili banka hesabına yatırması gereğini öngörmüştür. 29.04.2003 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 4853 sayılı Çalışanların Tasarruflarını Teşvik Hesabının Tasfiyesi ve Bu Hesaptan Yapılacak Ödemelere Dair Kanun ile, 3417 sayılı Yasa yürürlükten kaldırılmış; anılan Yasanın 7. maddesinde, 3417 sayılı Yasanın mülga 2. maddesi kapsamındaki hak sahipleri tarafından bu Yasa kapsamına giren alacaklarla ilgili olarak yargı mercilerine açılmış ve devam eden davalar ile, icra takipleri hakkında bu Yasa hükümlerinin uygulanacağı; 8. maddesinde ise, "3417 sayılı Kanun hükümlerine göre, ücretlerden yapılması gereken tasarruf kesintileri ile katkı paylarını süresi içinde ilgililer adına açılmış bulunan Tasarrufu Teşvik Hesaplarına yatırmayan işverenlerden; yatırılması gereken miktarlar ile gecikme zammı, resen veya ilgililerin başvurusu halinde Sosyal Sigortalar Kurumunca 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun primlerin tahsiline ilişkin hükümleri dairesinde tahsil olunarak T.C. Z…… Bankası şubelerindeki ilgili Tasarrufu Teşvik Hesaplarına yatırılır." hükmü öngörülmüştür. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 02.05.2007 gün ve 2007/21-228-247 sayılı Kararında da açıkça belirtildiği gibi; çalışanların zorunlu olarak tasarrufa teşvik edilmesi ve bu tasarrufların değerlendirilmesi kapsamında oluşan hukuksal ilişkinin borçlusu işveren olup, davalı Kurum, borç ilişkisinden doğan edimi ifayla yükümlü olan, kendisinden edimin ifası istenen kişi konumunda bulunmamaktadır. 4853 sayılı Kanundan doğan yükümlülüğün kapsamı; sigortalı nam ve hesabına tahsilden ibaret olup; 3417 ve 4853 sayılı yasalar uyarınca tasarrufu teşvik alacaklısına sağlanmaya çalışılan güvence; işveren karşısında güçsüz konumda bulunan çalışanın, belirtilen kesinti, katkı payı ve nema toplamı yönünden oluşan alacağını kamu alacağı seviyesine çıkararak, onun 6183 sayılı Yasa uyarınca davalı Kuruma tanınan olağanüstü takip ve tahsil yollarından yararlandırılmasını sağlamak olup; Kuruma verilen bu görev ve yetki, müteselsil borçluluk gereğini kapsamadığı ve davalı Sosyal Güvenlik Kurumu'nun, aşağıdaki bent kapsamında tahsil ettiği miktarı ilgili hesaba aktarmadığı için sorumluluk koşullarının oluştuğu yönü ortaya konulmadığı halde, müteselsilen sorumluluğuna hükmedilmiş olması; 2-5393 sayılı Belediye Kanunu'nun Geçici 5. maddesinde yer alan "Belediyeler ve bağlı kuruluşları ile sermayesinin yüzde ellisinden fazlası belediyelere ait şirketlerin, 31.12.2004 tarihi itibariyle kamu kurum ve kuruluşlarından olan kamu ve özel hukuka tâbi alacakları, bunların diğer kamu kurum ve kuruluşlarına olan borçlarına karşılık olmak üzere 31.12.2005 tarihine kadar takas ve mahsup edilir" hükmü ve 2006/10585 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında yer alan esaslar çerçevesinde, Kurumca icra kanalı ile tahsil edilmeyen tasarrufu teşvik kesintilerini de kapsayan davalı belediyenin Sosyal Güvenlik Kurumu ve diğer kurumlara olan borçlarının ödenmesi ile ilgili olarak, Hazine Müsteşarlığınca uzlaşmaya varıldığı ve davalı belediyenin genel bütçe vergi gelirlerinden ayrılan paylarından her ay taksitler halinde kesilmek suretiyle borçların tasfiyesi işlemlerinin başlatıldığı anlaşılmaktadır. Uzlaşma kapsamında tahsil edilecek tasarrufu teşvik kesintisi, işveren katkı payı ve bunların neması işçiye ait bir hak olsa da; yasa gereği, işverenden tahsil yükümü Sosyal Sigortalar Kurumuna ait olmakla, Kurum tarafından tasarruf teşvik kesintisinin uzlaşma kapsamında tahsiline başlanmış olması halinde, işverenin yükümlülüğünün devam ettiğinden söz etme olanağı bulunmamaktadır. Aksi halde, davalı belediyenin aynı borç sebebiyle mükerrer şekilde sorumluluğuna gidilmiş olacaktır. Hal böyle olunca, 5393 Sayılı Yasanın 5. maddesi uyarınca uzlaşma kapsamına alınan tasarrufu teşvik kesintisi, katkı payı ve nema alacaklarından işverenin sorumlu tutulamayacağı; sorumluluğun uzlaşma hükümleri uyarınca yüküm altına giren Kurumların bu konudaki yükümlülüklerini yerine getirip getirmedikleri konusunda yapılacak incelemeye göre belirlenmesi gereğinin gözetilmemiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek hâlinde davalılardan Urla Belediye Başkanlığı'na iadesine, 03.11.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.