Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16695 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 12863 - Esas Yıl 2015





Mahkemesi : İş Mahkemesi Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Eldeki dosyada, davacı, davalılardan işveren şirkete ait işyerinde 02.03.2009-03.06.2009 tarihleri arasında satış elemanı olarak kesintisiz çalıştığının tespitini istemiş, mahkemece; davacının önce başlayan sigortalılığının 1479 sayılı yasa kapsamındaki sigortalılık olması nedeniyle 5510 sayılı Yasa'nın 53. maddesinin 1. fıkrası gereğince talep konusu dönemdeki çalışmaların madde 4/1-a kapsamında değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.Dosyanın incelenmesinden; davacının 04.10.2000 tescil 21.01.2011 terk tarihli 1479 sayılı yasa kapsamında sigortalılığı olduğuna dair sigorta bilgilerini gösteren belge olduğu görülmekle birlikte Bağ-Kur dosyası ve vergi kaydının dosyada olmadığı bu nedenle davacının hangi dönemlerde ... sigortalığının olduğu anlaşılamamaktadır. Ayrıca davacının talep edilen dönemde bildirilmiş hizmet akdine dayalı bir sigortalılığının bulunmadığı görülmüştür.Dosya kapsamından davacının 02.03.2009-03.06.2009 tarihleri arasında davalılardan işverene ait işyerinde hizmet akdine dayalı olarak çalıştığı anlaşılmakta ise de, mahkemece çakışan sigortalılık durumu tartışılmadan eksik inceleme ile karar verildiği anlaşılmaktadır.Bu tür sigortalı hizmetlerin saptanmasına ilişkin davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. 506 sayılı Kanunun 2’nci maddesinde, hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanların sigortalı sayılacağı, 3’üncü maddesinde, kanunla kurulu emekli sandıklarına aidat ödemekte olanların veya herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına çalışanların sigortalı sayılmayacağı belirtilmiş; 1479 sayılı Kanunun 22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanunla değişik 24. maddesinde, kanunla ve kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulu sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; limited şirketlerin ortaklarının, ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usulde gelir vergisi yükümlüsü olanların, Esnaf ve Sanatkar siciline kayıtlı bulunanların veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanların zorunlu sigortalı sayılacakları belirtilmiş, bu düzenleme 4956 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 02.08.2003 tarihine kadar geçerliliğini korumuştur. 4956 sayılı Kanunun 14. maddesiyle değiştirilen hükümle 02.08.2003 gününden itibaren zorunlu sigortalılık kapsamına yalnızca, ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya basit usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar alınmış, gelir vergisinden bağışık tutulanlar yönünden ise esnaf ve sanatkâr sicili ile birlikte aynı zamanda kanunla kurulu meslek kuruluşuna yöntemince kayıtlı bulunma koşulları getirilmiş, limited şirket ortaklarının sigortalılıkları korunmuştur. 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine göre ise, hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar yönünden zorunlu sigortalılık için gelir vergisi yükümlüsü olma veya limited şirket ortağı olma şartı korunup, gelir vergisinden bağışık tutulanlar için esnaf ve sanatkâr siciline kayıt zorunluluğu aranmış, ayrıca, anonim şirketlerin kurucu ortakları kapsamdan çıkarılmıştır.Diğer taraftan anılan Kanunun “Sigortalılık hallerinin birleşmesi” başlığını taşıyan 53. maddesinin 1. fıkrasında, sigortalının, 4. maddenin 1. fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık hallerinden birden fazlasına aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle aynı maddenin 1. fıkrasının (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılacağı öngörülmüş, anılan fıkra daha sonra 6111 sayılı Kanunun 33. maddesi ile değişikliğe uğramıştır. 01.03.2011 günü yürürlüğe giren bu maddede, sigortalının 4. maddenin 1. fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statüleri ile (c) bendinde yer alan sigortalılık statüsüne aynı anda tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde öncelikle aynı maddenin 1. fıkrasının (c) bendi kapsamında, (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statülerine tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi durumunda ise aynı maddenin 1. fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılacağı açıklanmış, 5510 sayılı Kanuna 6111 sayılı Kanunla eklenen geçici 33. maddede de, Kanunun 53. maddesinin 1. fıkrasında bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla yapılan değişikliklerin, bu değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten öncesi için uygulanmayacağı belirtilmiştir. Davacı yönünden, talebe konu çakışan dönemde, 5510 sayılı Yasanın 4. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalılık şartlarının varlığı halinde, ihtilaf konusu dönem yönünden önce başlayan sigortalılığın anılan Yasanın 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine tabi sigortalılık olduğu gözetilmeli, ancak 1479 sayılı Kanunun Ek 19 uncu maddesinde, Bu Kanuna göre kayıt ve tescili yapıldığı halde, beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunan sigortalıların bu sürelere ilişkin prim borçlarının Kurumca yapılacak bildirimde belirtilen süre içerisinde ödenmemesi durumunda daha önce prim ödemesi bulunan sigortalının ödediği primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibarıyla, prim ödemesi bulunmayan sigortalının ise tescil tarihi itibarıyla sigortalılığının durdurulacağı, prim borcunun ait olduğu sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirilmeyeceği ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek, Kurum alacakları arasında yer verilmeyeceği belirtilmiştir. Yine, 5510 sayılı Kanunun 30.04.2008 tarihinde yürürlüğe giren “Kendi adına ve hesabına çalışanların sigortalılıklarının durdurulmasına ilişkin hükümler” başlığını taşıyan geçici 17’nci maddesinde, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, 1479 sayılı Kanuna göre tescilleri yapıldığı halde, bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla beş yılı aşan süreye ilişkin prim borcu bulunanların, bu sürelere ilişkin prim borçlarını, prim borçlarının ödenmesine ilişkin Kurumca çıkarılacak genel tebliğin yayımı tarihini izleyen aybaşından itibaren 6 ay içerisinde ödememeleri durumunda, prim ödemesi bulunan sigortalıların daha önce ödedikleri primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibarıyla, prim ödemesi bulunmayan sigortalıların ise tescil tarihi itibarıyla sigortalılığın durdurulacağı, prim borcuna ilişkin sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirilmeyeceği ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek, Kurum alacakları arasında yer verilmeyeceği açıklanmıştır. Diğer taraftan 23.04.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6645 sayılı Yasanın 56. Maddesi ile 5510 sayılı Yasaya eklenen geçici 63. maddenin “Kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlarla tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, Kuruma kayıt ve tescilleri yapıldığı hâlde, bu maddenin yayımlandığı ayın sonu itibarıyla 12 ay ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunanların, bu sürelere ilişkin prim borçlarını, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ay başından itibaren üç ay içinde ödememeleri veya ilgili kanunları uyarınca yapılandırmamaları hâlinde, prim ödemesi bulunan sigortalıların daha önce ödedikleri primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibarıyla, prim ödemesi bulunmayan sigortalıların ise tescil tarihi itibarıyla sigortalılığı durdurulur. Durdurulan süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek bunlara Kurum alacakları arasında yer verilmez. …” hükmü gözetilerek, Kurumdan davacının sigortalılığının anılan yasal düzenleme kapsamına girip girmediği ve durdurulması gereken tarih sorularak ihtilaf konusu dönemde davacının 5510 sayılı Yasanın 4. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi kapsamındaki sigortalılık süreleri belirlenerek, varılacak sonuca göre karar verilmelidir.Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığında yapılan değerlendirmede, mahkemece verilen red kararı eksik inceleme ve araştırma nedeniyle isabetsizdir. Mahkemece uyuşmazlık konusu dönem yönünden, davacının Bağ-Kur kayıtları getirtilerek hizmetleri tespit edilip ve çakışma durumu irdelenerek açıklanan yasal mevzuat kapsamında sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem hâlinde davacıya iadesine, 13.10.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.