Mahkemesi :Kocaeli 1.İş MahkemesiTarihi :12.03.2009No :234-97 Dava, 506 sayılı Kanun hükümleri kapsamındaki zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmün, davalılardan SGK Başkanlığı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Uyuşmazlık konusu dönem yönünden davacı ile davalı işveren arasında düzenlenen Profesyonel Futbolcu Tip Sözleşmesi 31.01.2003 günü Türkiye Futbol Federasyonu tarafından tescil edilmesine karşın, davacı adına prim ödemesi veya bildirimin bulunmadığı, davalı işveren yetkilisi tarafından mahkemeye sunulan cevap dilekçesinde, davacının sözleşmeye bağlı kalmadığı, kulübe gelmeyip kampa ve karşılaşmalara katılmadığı için sigortalılık işlemlerinin yapılmadığının belirtildiği anlaşılmakta olup, istem, 31.01.2003 – 31.01.2004 tarihleri arasında davalı spor kulübünde hizmet akdine dayalı profesyonel futbolcu olarak geçen ve Kuruma bildirilmeyen çalışma sürelerinin tespitine ilişkindir. 506 sayılı Kanunun 2’nci maddesinde genel bir tanım yapılarak, bir hizmet akdine (iş sözleşmesine) dayanarak bir veya birkaç i??veren tarafından çalıştırılanların bu Kanuna göre “sigortalı” sayılacağı belirtildikten sonra, 3’üncü maddesinde kimlerin bu Kanunun uygulanmasında sigortalı sayılmayacakları ve hangi kişiler hakkında da bazı sigorta kollarının uygulanmayacağı açıklanmış, 4’üncü maddesinde ise, bu Kanunun uygulanmasında 2’nci maddede belirtilen sigortalıları çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler “işveren” olarak tarif edilmiştir. Anılan Kanun kapsamında sigortalı sayılmanın koşulları; iş sözleşmesine göre çalışma, sözleşmede öngörülen edimin (hizmetin) işverene ait işyerinde veya işyerinden sayılan yerlerde görülmesi, 3’üncü maddede belirtilen “sigortalı sayılmayan” kişilerden olunmamasıdır. İş sözleşmesi (hizmet akdi), pozitif hukukumuzda Borçlar Kanununun 313 – 354. maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre, sözleşme; işçinin belirli veya belirsiz bir zaman süresince hizmet görmeyi, iş sahibinin de kendisine ücret ödemeyi taahhüt ettiği bir akit olarak tanımlanmış, aksine hüküm bulunmadıkça, sözleşmenin özel şekle tabi olmadığı belirtilmiş, ücretin, zaman itibarıyla olmayıp yapılan işe göre verilmesi durumunda da işçinin belirli veya belirsiz bir zaman için alınmış veya çalışmış olduğu sürece akdin “parça üzerine hizmet” veya “götürü hizmet” adı altında varlığını koruduğu açıklanmıştır. Belirtilmelidir ki, “ücret” unsuruna her ne kadar tanımda ve iş sahibinin borçları belirtilirken yer verilmiş ise de, 506 sayılı Kanunun sistematiği ve diğer maddelerinin düzenleniş şekline göre, anılan unsurun sigortalı niteliğini kazanabilmek için zorunlu olmadığının kabulü gerekir. Baskın olan bilimsel ve yargısal görüşlere göre, iş sözleşmesinin ayırt edici ve belirleyici özelliği, “zaman” ile “bağımlılık” unsurlarıdır. Zaman unsuru, çalışanın iş gücünü belirli veya belirsiz bir süre içinde işveren veya vekilinin buyruğunda bulundurmasını kapsamaktadır ve anılan sürede buyruk ve denetim altında (bağımlılık) edim yerine getirilmektedir. Bağımlılık ise, her an ve durumda çalışanı denetleme veya buyruğuna göre edimini yaptırma olanağını işverene tanıyan, çalışanın edimi ile ilgili buyruklar dışında çalışma olanağı bulamayacağı nitelikte bir bağımlılıktır. İş sözleşmesinde çalışan, emeğini iş sahibinin emrine hazır bulundurmaktadır. Diğer taraftan; davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79’uncu maddesinin onuncu fıkrası olup, anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak delil toplanabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Yukarıdaki açıklamalar ışığı altında inceleme konusu dava değerlendirildiğinde; mahkemece yapılan yargılama sonunda Profesyonel Futbolcu Tip Sözleşmesine ve bir adet tanığın anlatımına dayanılarak istem aynen hüküm altına alınmış ise de, kulüp yetkilisinin cevap ve savunması, dinlenen ve kulüpte aşçılık ve çaycılık yaptıklarını belirten iki bordro tanığının davacıyı tanımadıklarını ve hatırlamadıklarını belirtmesi ve beyanı hükme dayanak kılınan futbolcu üçüncü tanığın da 01.06.2003 tarihi sonrasına ilişkin olarak “bordro tanığı” niteliğine sahip olmaması karşısında, toplanan kanıtların karar vermeye elverişli olmadığı, eksik inceleme ve araştırma yapıldığı belirgindir. Bu bakımdan; Türkiye Futbol Federasyonu’ndan veya ilgili birimden dava konusu dönemde davalı kulüp takımının yaptığı karşılaşmalar yönünden futbolcuların listeleri getirtilmeli, anılan dönemi içerir dört aylık sigorta primleri bordrolarında bildirimleri yapılan diğer sigortalıların bilgi ve görgüsüne başvurulmalı, tüm aramalara karşın sözü edilen kişilere ulaşılamadığı takdirde aynı çevrede faaliyet yürüten işverenler ile çalıştırdıkları kişiler yöntemince saptanarak tanık sıfatıyla ifadeleri alınmalı, belirdiği takdirde anlatımlar arasındaki çelişkiler giderilmeli, 506 sayılı Kanunun 2’nci maddesinde yer alan “çalıştırılma” ile Borçlar Kanununun 313’üncü maddesindeki “belirli veya belirsiz bir zaman süresince hizmet görme” olgularının, bir başka anlatımla eylemli çalışmanın varlığı konusunda toplanan kanıtlar değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır. Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O hâlde, davalılardan SGK Başkanlığı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 02.12.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.