Mahkemesi :Dinar İş Mahkemesi Tarihi :25.12.2008No :249-480 Dava, 506 sayılı Kanun hükümleri kapsamındaki zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmün, davalılardan SGK Başkanlığı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi T. Ö. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Adına prim ödemesi veya bildirimi bulunmayan davacının iddiasını doğrulayan herhangi bir yazılı belgenin de söz konusu olmadığı anlaşılmakta olup, 26.04.2006 – 15.11.2006 tarihleri arasında davalı işveren şirkete ait işyerinde hizmet akdine dayalı olarak geçen ve Kuruma bildirilmeyen çalışma sürelerinin tespiti istemine ilişkin davada mahkemece yapılan yargılama sonunda tanık anlatımlarına dayanılarak istem aynen hüküm altına alınmış ise de, eksik inceleme ve araştırma yapıldığı, toplanan kanıtların karar vermeye elverişli olmadığı belirgindir. Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79’uncu maddesinin onuncu fıkrası olup, anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak delil toplanabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. İnceleme konusu davada; davalı şirketin 1023530 sicil numaralı işyeri ile varsa diğer işyerlerinin 506 sayılı Kanun kapsamında bulunduğu tarihler belirlenerek bu işyerlerine ait dava konusu dönemi içerir aylık prim ve hizmet belgeleri getirtilmeli, mahkemece dinlenen tanıkların anılan belgelerde yer almadığının anlaşılması durumunda Kuruma bildirilen sigortalıların bilgi ve görgüsüne başvurulmalı, tüm aramalara karşın sözü edilen kişilere ulaşılamadığı veya belgeler düzenlenmediği takdirde aynı çevrede faaliyet yürüten işverenler ile çalıştırdıkları kişiler yöntemince saptanarak tanık sıfatıyla ifadeleri alınmalı, belirdiği takdirde anlatımlar arasındaki çelişkiler giderilmeli ve toplanan kanıtlar değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır. Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın kabulüne karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi; kabule göre, 20.05.2006 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanununun 36’ncı maddesi hükmü gereğince, ilgili kanunlarda yer verilmemiş olsa dahi, Kurumun taraf olduğu davalar, icra kovuşturmaları ile ilâmların harçlardan bağışık olduğu göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece davalı Kurumun harç tutarından sorumluluğu yönünde karar verilmesi de usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O hâlde, davalılardan SGK Başkanlığı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 02.12.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.