Mahkemesi :Tavşanlı 1.Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi Tarihi :19.03.2009No :218-80 Davacı Kurum, zararlandırıcı sigorta olayı sonucu yaralanan sigortalı için yapılan masraf ve ödemelerden oluşan sosyal sigorta yardımlarını 506 sayılı Kanunun 26.maddesi hükmü gereğince davalı işverenden tazminine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir. Hükmün, davacı Kurum Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Davalı işverene ait maden ocağı işyerinde yeraltı işçisi olarak görev yapan sigortalının, 210 metre derinlikte tahkimatı önceden yapılmış anayolda tarama yaparak, eskiyen kasaları yenisiyle değiştirmek istedikleri sırada, çalışılan yerin 5-10 metre yukarısındaki bacalardan birinde dinamit patlatılmasının etkisiyle, tavandan düşen bir blok kütlesinin sigortalıya isabet etmesi şeklinde oluşan iş kazasında; yargılama aşamasında düzenlenen ve mahkemece de hükme esas alınan kusur bilirkişisi raporuyla, kazada %100 oranında kaçınılmazlık faktörünün etken olduğunun belirtildiği, buna dayalı olarak da davanın reddedildiği anlaşılmaktadır. Davanın yasal dayanağı olan 506 sayılı Kanunun 26’ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince, işverenin rücu alacağından sorumluluğu, ancak kastı veya işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi, ya da suç sayılabilir bir davranışının varlığı halinde olanaklıdır. Başka bir anlatımla, işverenin yalnızca, fıkrada öngörülen sınırlı sayıdaki durumlarda sorumluluğu söz konusudur. Anılan fıkraya 06.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4958 sayılı Kanunun 28’ici maddesiyle eklenen “İşçi ve işveren sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır” cümlesi gereğince, iş kazalarında ilgililerin kusur durumları belirlenirken kaçınılmazlığın da göz önünde bulundurulması ve belirlenen kaçınılmazlık payından işverenin sorumlu tutulmaması gerekmektedir. Kaçınılmazlık olgusundan ise, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda geçerli mevzuat hükümleri çerçevesinde, doğabilecek olası zararlı sonuçların önlenmesi yönünde, duruma ve koşullara göre ilgililerden beklenebilecek tüm özenli ve dikkatli çabaya karşın sigortalıyı bedence veya ruhça arızaya uğratan iş kazasının meydana gelmesi durumunda söz edilebilir. Günümüz teknolojisinde bir takım olayların sonuçlarının kısmen kaçınılmazlık/kötü rastlantılarla açıklanması, alınabilecek önlemler düşünüldüğünde olanaksızdır. Kaçınılmazlık/kötü rastlantı olarak adlandırılan olguların bir çoğunun temelinde insan yanılgı ve savsamaları, özen eksikliği bulunduğu bir gerçektir. Unutulmamalıdır ki, her birey, zararlı sonuçların önlenmesi için durum ve koşulların kendisine yüklediği özen ve dikkat yükümünü göstermek zorundadır. Öngörülebilir sonuçlar karşısında kaçınılmazlık/kötü rastlantı yönünde değerlendirme yapılamaz. Bu açıklamalar ışığı altında inceleme konusu dava değerlendirildiğinde; söz konusu kaza öncesi ve sonrasına ilişkin olarak, davalı işveren ile sigortalının sorumluluk ve kusur durumlarını irdelemeyen, maddi ve hukuki olgulara açıkça aykırı kabullerden yola çıkarak hatalı sonuçlara ulaşan, yeterli ve doyurucu gerekçe içermeyen, 506 sayılı Kanunun 26., 4857 sayılı Kanunun 77., İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğünün 2 vd. madde hükümlerine uygun olarak düzenlenmediği anlaşılan kusur raporu hükme esas alınamaz. Bu bakımdan; iş güvenliği ve işçi sağlığı konularında uzman farklı bilirkişilerden oluşacak kuruldan yöntemince düzenlenmiş rapor alınmalı, özellikle, kazanın oluşunda işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı davranışı bulunan davalı ile sigortalının kusurlarının varlığı benimsenerek buna ilişkin oranlar saptanmalı, tüm dosya içeriği ve olayın oluş şekline göre kazada kaçınılmazlık unsurunun bulunup bulunmadığı, dayanak olgu ve gerekçeleriyle tartışılarak, bulunuyor ise bunun oranı açıklanmalı ve varılacak sonuca göre karar verilmelidir. Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece, eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın reddi yönünde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 02.12.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.