Mahkemesi : Adana 5. İş Mahkemesi Tarihi : 20.02.2014No : 2009/1538-2014/128Dava, davacının malullük aylığı tahsisi istemine ilişkindir.Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.1-Davanın yasal dayanağı tahsis talep tarihinde yürürlükte bulunan 1479 sayılı Kanunun 28 ve 29. maddeleridir. 1479 sayılı Kanunun 29. maddesine göre, çalışma gücünün en az üçte ikisini yitirdiği tespit edilen, en az beş tam yıl sigorta primi ödeyen, yazılı istek tarihi itibariyle prim ve her türlü borçlarını ödeyen sigortalılar maluliyet aylığından yararlanabilir. Anılan Kanunun 31. maddesine göre ise; malullük aylığı, malullüğün tespit edildiği tarihi takip eden aybaşından başlar. Öngörülen istisnaları dışında 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunu 25. maddesinin 1. fıkrasının “Sigortalının veya işverenin talebi üzerine Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurullarınca usûlüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbî belgelerin incelenmesi sonucu, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az % 60'ını, (c) bendi kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün en az % 60'ını veya vazifelerini yapamayacak şekilde meslekte kazanma gücünü kaybettiği Kurum Sağlık Kurulunca tespit edilen sigortalı, malûl sayılır.” hükmü ile sigortalıların hangi hallerde malul sayılacağı belirlenmiş, 26. maddenin “Sigortalıya malûllük aylığı bağlanabilmesi için sigortalının;a)25 inci maddeye göre malûl sayılması,b)(Değişik bend:17.04.2008-5754 S.K./14.mad) En az on yıldan beri sigortalı bulunup, toplam olarak 1800 gün veya başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede malûl olan sigortalılar için ise sigortalılık süresi aranmaksızın 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması,c)Malûliyeti nedeniyle sigortalı olarak çalıştığı işten ayrıldıktan veya işyerini kapattıktan veya devrettikten sonra Kurumdan yazılı istekte bulunması, halinde malûllük aylığı bağlanır. Ancak, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre sigortalı sayılanların kendi sigortalılığı nedeniyle genel sağlık sigortası primi dahil, prim ve prime ilişkin her türlü borçlarının ödenmiş olması zorunludur.” hükmü ile de malul sayılan sigortalıların malullük aylığından yararlanabilmeleri için gereken şartlar düzenlenmiştir. 1479 sayılı Kanunun 56. maddede ise, malûllük halinin tespitinde, Sağlık Bakanlığı, Sosyal Sigortalar Kurumu, Üniversiteler ve Kamu İktisadi Teşebbüslerine ait hastanelerin sağlık kurullarınca verilecek raporlarda belirtilen hastalık ve arızaların esas alınacağı, anılan raporların Kurumca oluşturulacak sağlık kurulunda değerlendirileceği, raporlar üzerinde Kurumca verilen karara ilgililer tarafından itiraz edildiği takdirde itirazın Sosyal Sigortalar Kurumu Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanacağı açıklanmıştır.Hal böyle olunca, mahkemece, sigortalının tedavisine ilişkin belgeler tüm içerikleriyle getirtilip, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu raporu ile Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu raporları arasında çelişki bulunması nedeni ile Adli Tıp Genel Kurulundan davacının yukarıda zikredilen 1479 sayılı Kanunun 29. Maddesi kapsamında çalışma gücünün en az üçte ikisini yitirip yitirmediği ve yitirmiş ise başlangıç tarihi, ayrıca yukarıda zikredilen 5510 sayılı Kanunun 25. Maddesi kapsamında meslekte kazanma gücünün en az % 60'ını kaybedip etmediği ve kayıp mevcut ise başlangıç tarihi belirlenecek şekilde rapor alınarak, sigortalının maluliyetinin varlığı ve başlangıcı tereddüde yer kalmayacak şekilde tespit edilmeli, anılan yasal düzenlemelerde öngörülen sair tahsis şartlarının varlığı da araştırılarak, varılacak sonuca göre karar verilmelidir.Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.2-Yargılama giderleri (hüküm tarihinde yürürlükte bulunan) 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 323. maddesinde sayılarak, (ğ) bendinde vekâlet ücretine de yer verilmiştir.29.05.1957 gün ve 4/16 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği üzere, karşı tarafa yüklenmesi gereken ve yargılama giderlerinden olan vekâlet ücretine, diğer yargılama giderlerinde olduğu gibi mahkemece kendiliğinden (resen) hükmedilmesi gerekir.Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir (HMK m. 326/I). Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır(HMK m. 326/2).Hukuk Muhakemeleri Kanununun 326. maddesinde tarafların kusuru değil, davada haklı çıkma oranları göz önünde tutulmuştur..Eldeki davada; davacı 05.01.2009 tarihinden, olmadığı takdirde dava tarihinden itibaren malullük aylığı bağlanmasını istediği, Mahkemece, 01.05.2013 tarihinden itibaren malullük aylığı bağlanmasına karar verildiği halde, kısmen haklı çıktığı belirgin olan davalı Kurum lehine, avukatla temsil edildiğinden, karar tarihi itibariyle yürürlükte olan tarife uyarınca vekalet ücretine karar verilmesi ve davalı Kurumun kabul ret oranına göre yargılama gideri ile sorumlu tutulması gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli, hükmü temyiz etmeyen davacı yönünden davalı lehine oluşan usuli kazanılmış hak durumu da gözetilerek karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 23.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.