Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1539 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 25875 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi :İş Mahkemesi Dava, hizmet tespitine ilişkindir.Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Hükmün davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Davacı vekili, davacının, 11.05.1998-30.11.2011 tarihleri arasında davalı işyerinde, yer altı maden işçisi olarak çalıştığının tespitine karar verilmesini talep etmiş; mahkemece, davacının 01.07.1998-01.07.1999, 01.02.2000-01.09.2000 tarihleri arasında kuruma bildirilen süreler hariç, davalı 29382 sicil numaralı işyerinde kesintisiz olarak, yer altı maden işçisi olarak çalıştığının tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesidir. Anılan Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Diğer taraftan, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Diğer taraftan, bu tür sigortalı hizmetlerin saptanmasına ilişkin davalar, sonuç itibariyle sigorta primlerinin işverenden tahsiline de yol açacağından, işverenlik sıfatının şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi gerekir. “İşveren”, 5510 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesinde; ...sigortalıları çalıştıran... kişiler...” olarak tanımlanmış olup, hizmet tespitine yönelik davalarda, çalışma ilişkisinin nitelik vesüresinin belirlenmesi, bu yöndeki işyeri bilgi ve belgelerine ulaşılması, bir başka anlatımla, davanın sübutu, kanıtlama yükümlülüğü ve verilen kararın infazı açısından, husumetin kendisine yöneltilmesi zorunlu olan kişidir. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında dava konusu somut olayda; 1-)Öncelikle davacının çalıştığı işyerinin işvereninin kim olduğu usulünce araştırılarak, davalı olarak gösterilen .... mı yoksa..... mi olduğu, eğer işverenin .... olmadığı dönemin tespit edilecek olursa şirketin niteliği yöntemince araştırılarak, 6100 sayılı HMK'nın 124. maddesi'nin 3. fıkrası ile ''maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi karşı tarafın rızası aranmaksızın kabul edilir.'' düzenlemesini öngörmekte olup, davalı tarafın yanlış gösterilmiş olması bu çerçevede değerlendirilerek, tespit edilen işverene yöntemince husumet yöneltilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, husumet hususu değerlendirilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,2-)Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinin (2). Fıkrasında, “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”, hükmü öngörülmesine rağmen, Mahkemece hükmün infazında tereddüt oluşturacak şekilde, davacının tespiti istenilen dönemde başka işveren nezdinde de çalışmaları bulunduğu hususu nazara alınmadan, hangi tarihleri kapsar mahiyette hüküm kurulduğu belirtilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek, eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde karar tesisi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 29.01.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.