Mahkemesi :İş Mahkemesi Dava, işçinin hizmet akti ile çalışmadığının ve tahakkuk ettirilen ek prim alacağı ile kurum işlemlerinin iptali istemine ilişkindir.Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde dava açmakta hukuki yarar bulunmadığından davanın reddine karar verilmiştir.Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.5510 sayılı Kanunun 86'ncı maddesinde; "Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarınca, fiilen yapılan denetimler sonucunda veya işyeri kayıtlarından yapılan tespitlerden ya da kamu idarelerinin denetim elemanlarınca kendi mevzuatı gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemeler neticesinde veya kamu kurum ve kuruluşları ile bankalar tarafından düzenlenen belge veya alınan bilgilerden çalıştığı anlaşılan sigortalılara ait olup, bu Kanun uyarınca Kuruma verilmesi gereken belgelerin yapılan tebligata rağmen bir ay içinde verilmemesi veya noksan verilmesi halinde, bu belgeler Kurumca re’sen düzenlenir ve muhteviyatı sigorta primleri Kurumca tespit edilerek işverene tebliğ edilir. İşveren, bu Maddeye göre tebliğ edilen prim borcuna karşı tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde, ilgili Kurum ünitesine itiraz edebilir. İtiraz, takibi durdurur. İtirazın reddi halinde, işveren kararın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içerisinde yetkili iş mahkemesine başvurabilir. Yetkili mahkemeye başvurulması, prim borcunun takip ve tahsilini durdurmaz..." hükmü düzenlenmiştir. 5510 sayılı Kanun’un 102'nci maddesinde idari para cezaları ile ilgili usul ve esaslar özel bir şekilde düzenlenmiştir. Anılan düzenleme uyarınca; Kurum tarafından düzenlenen idari para cezasına karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde Kuruma itiraz edilebilir. Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde yetkili idare mahkemesine başvurulabilirler. İdari aşamada kesinleşen idari para cezaları ise Kurum alacağına dönüşür. Burada söz konusu olan, kurumun 10.12.2014 tarihli yazısına konu çalışmadığı belirtilen ...'ın 5510 sayılı kanunu 86. maddesi gereğince işe giriş, Aylık Prim Hizmet Belgelerinin 1 ay içinde kuruma verilmesinin iptali olup, bu talepler iş mahkemesinin görev alanındadır.Davaya konu somut olayda, dosya kapsamından; davalı Kurum tarafından Esenyurt Polis Merkezinin kimlik bildirim formlarına istinaden işyerinde çalıştığı tespit edilen ... ile ilgili işe giriş bildirgesi, aylık prim ve hizmet belgesinin istenildiği, 5510 sayılı Kanunun 86'ncı maddesi uyarınca işlem yapıldığı; bu kapsamda 10.12.2014 tarihli işlemle davacıdan işe giriş bildirgesi istenildiği ve idari para cezası uygulandığı, davacının itirazı üzerine Kurum 23.1.2015 tarihli kararı ile işe giriş ayrılış kabul edildiği, aylık prim hizmet belgesi yönünden uyguladığı idari para cezası yönünden itirazın reddedildiği, 26.2.2015 tarihinde kurum işlemlerinin iptali istemli davanın açıldığı, Mahkemece, idare mahkemesinde dava açıldığı gerekçesiyle hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. 5510 sayılı Yasanın “Uyuşmazlıkların Çözüm Yeri” başlıklı 101 inci madde hükmüne göre ise, 5510 sayılı Yasada aksine bir düzenleme bulunmayan durumlarda, bu yasa hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği öngörülmüştür. İşyerinde yapılan denetim sonucunda, fiilen çalışmadığı tespit edilen sigortalılara ait belgelerin bir ay içinde verilmesine ilişkin Kurum işlemine, İtiraz Komisyonu nezdinde itirazın reddi üzerine söz konusu işlemin iptali istemi ile eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.Bir davada, menfaat (hukuki yarar) ilkesinin dava şartı olarak gözetilmesi, yargılamanın amacına ve usul ekonomisi ilkesine uygun olarak yargılama yapılmasına yarar sağlayacağı,her türlü duraksamadan uzaktır. Bu ilkeden hareketle, davada menfaatin varlığı, mahkemece, taraflarca dava dosyasına sunulmuş deliller, olay veya olgular çerçevesinde, kural olarak davanın açıldığı tarihe göre, kendiliğinden ve yargılamanın her aşamasında gözetilmelidir. Bu sayede, iç hukukumuzun bir parçası olan Avrupa insan Hakları Sözleşmesi (insan Haklan ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına ilişkin Sözleşme)'nin 6. maddesi ile 1982 Anayasası'nın 03.10.2001 gün ve 4709 sayılı Kanunun 14. maddesi ile değişik 36. maddesinde düzenlenen "hak arama özgürlüğü"nün, dürüstlük kuralına uygun kullanılması sağlanmaktadır. Böylelikle haksız davalar açmak suretiyle, dava hakkının kötüye kullanılmasına karşı bir güvence de sağlanmış olur. Bilindiği üzere, davacı ya da davacıların dava haklarına sahip olmaları yeterli değildir. Bundan başka, davanın açılmasında hukuki bir yararın bulunması da gerekir.Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ışında, davalı kurum tarafından 10.12.2014 tarihli işlemi ve davacıdan prim bildirgesi gönderilmesinin istenmesi ve işçinin hizmet akti ile çalışmadığının tespiti istemli davada davacının iş bu davayı açmakta hukuki yararlarının bulunduğu anlaşılmaktadır.Mahkemece, öncelikle davacıya, HMK 124. maddesi gereğince kurumca çalıştığı tespit edilen ...'ı davaya dahil etmek üzere süre verilmeli, davacı tarafından davalı ... davaya dahil edilmesi durumunda, işin esasına girilerek, deliller toplanmak ve değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken; hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, usûl ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 15.12.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.