Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) MahkemesiDava, aksine Kurum işleminin iptali ile maluliyet aylığı bağlanması istemine ilişkindir..Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerde davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. İnceleme konusu somut olayda; davacının maluliyeti nedeniyle aylık bağlanması için 12.07.2010 tarihinde tahsis talebinde bulunduğu, davalı Kurumca, 5510 sayılı yasanın 26/b maddesi uyarınca, en az %60 oranında malullük bulunuyor ise de, bakıma muhtaç olmadığından ve 10 yıllık sigortalılık süresi dolmadığından bahisle talebin reddedildiği, yargılama safhasında 3. Adli Tıp İhtisas dairesinden alınan raporda 01.09.2013 tarihli Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği nazarında, davacının çalışma gücünün en az %60’ını kaybetmiş olduğu, bakıma muhtaç olmadığı, maluliyet başlangıç tarihinin 05.03.2010 tarihi olduğunun belirtilmesi üzerine mahkemece, davacının %60 malul olduğu tespit edilerek malulen emekliliğinin tespitine dair hüküm kurulduğu anlaşılmış ise de, söz konusu hüküm eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirmeye dayalıdır. Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğinin 22. maddesinde, 11.10.2008 tarihli ve 27021 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin çalışma gücü kaybı, vazife malullüğü, harp malullüğü ile erken yaşlanma durumlarının tespiti hükümlerine yapılan atıfların bu Yönetmelik hükümlerine yapılmış sayılacağı; 23. maddesinde, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinde yer alan; çalışma gücü kaybı, vazife malûllüğü, harp malûllüğü ile erken yaşlanma durumlarının tespiti ile ilgili tüm hükümlerinin yürürlükten kaldırıldığı; geçici 1. maddesinde, Bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce çalışma gücü kaybı, vazife malullüğü, harp malullüğü ile erken yaşlanma durumlarının tespiti talebinde bulunan sigortalılar ile bunların hak sahibi veya bakmakla yükümlü olduğu çocukları için, yürürlükten kaldırılan ilgili sosyal güvenlik mevzuatının Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanacağı düzenlemelerine yer verilmiştir.5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 58'inci ve 95’inci maddesinde malûl sayılmayı gerektirecek hastalık veya arızanın bulunup bulunmadığının tespitinde izlenecek yol açıklanmıştır. Buna göre kurum sağlık tesislerince düzenlenen raporlara dayanılarak verilen kararlara karşı Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulundan rapor alınmalı, söz konusu kurul raporlarının Kurumu bağlayacağı, ancak, diğer ilgilileri bağlamayacağı dikkate alınarak, itiraz halinde, Adli Tıp Kurumundan alınacak rapora göre karar verilmeli; Yüksek Sağlık Kurulu Raporu ile Adli Tıp Kurumu raporu arasında çelişki bulunması halinde ise, Adli Tıp Genel Kurulundan alınacak raporla, bu çelişki giderilip, varılacak sonuca göre karar verilmelidir. Bu durumda, Mahkemece yapılacak iş: 5510 sayılı Kanunun 58. maddesinde öngörülen prosedür uyarınca ve 5510 sayılı Yasanın 95’inci maddesi gereğince, öncelikle Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulundan, davacının yasal düzenlemeler ve özellikle 01.09.2013 tarihli Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği çerçevesinde malul olup olmadığı ile başka birinin bakımına muhtaç olup olmadığı, malûl ve başka birinin bakımına muhtaç ise, söz konusu hallerin hangi tarihte oluştuğuna dair rapor almak, iş bu rapora davacının itiraz etmesi halinde ise; Adli Tıp Kurumundan aynı şekilde alınacak raporla; bu raporun Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulundan alınan rapora göre sigortalı lehine olması ve davalının itiraz etmesi halinde ise, Adli Tıp Kurumu Kanunu'nun 15. maddesi kapsamında Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan aynı şekilde yasal düzenlemeler ve özellikle 01.09.2013 tarihli Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği çerçevesinde alınacak raporla itirazın değerlendirilmesini sağlayarak sonucuna göre karar vermektir. Kuşkusuz yapılacak değerlendirmede, varsa maluliyet başlangıç tarihide özellikle belirlenmelidir. Öte yandan belirtilen çelişkiler giderildikten sonra, davanın yasal dayanaklarından olan 5510 sayılı yasanın 26. Maddesi nazarında, davacının belirtilen şartlara haiz olup olmadığı ile özellikle bakıma muhtaç bulunup bulunmadığı yönündeki hususa dikkat edilip, sonucuna göre hüküm kurulması gerekmektedir. Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilmeksizin, yanılgılı değerlendirme ve eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 13.12.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.