Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14881 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 21608 - Esas Yıl 2013





Mahkemesi : Gaziantep 3. İş Mahkemesi Tarihi : 10.04.2013No : 2009/480-2013/247Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir.Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmün, davalılardan K.. P.. tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir. Savunma hakkı; Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınmış, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin "Adil Yargılanma" başlıklı 6. maddesinde de ayrıca düzenlenmiştir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 73. (HMK 27.) maddesi hükmünde de çok açık bir şekilde vurgulanan temel kurala göre, mahkeme, tarafları dinlemeden, onları iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Bu bakımdan, davetin ve bunun yazılı şeklinin, (davetiyenin) davadaki önemi büyüktür. Asıl olan, tarafların huzurunda yargılamanın yürütülmesi olmakla birlikte, hukuk mahkemelerinde, taraflar yargılamaya katılmasalar bile, mutlaka duruşmadan haberdar edilmelidirler. Duruşmaya gelinmese dahi, ilgilinin yokluğunda davaya devam edilip karar verilmesine usulün olanak tanıdığı hallerde; açıklanan biçimdeki uyarıyı taşıyan davetiyenin tebliğ edilmesinden ve yasaya uygun biçimde taraf teşkilinin tamamlanmasından sonra işin esasına girilmesi, deliller toplanarak bir sonuca ulaşılması gereklidir. Değinilen işlemleri nedeniyle tebligat, bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemidir. Bu nedenle tebliğ ile ilgili 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümleri tamamen şeklidir. Kanunun amacı, tebliğin muhatabına ulaşması, konusu ile ilgili olarak kişilerin bilgilendirilmesi ve bu hususun belgeye bağlanmasıdır. Hal böyle olunca, kanun hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur.Somut olayda, dava dilekçesinin davalı K.. P..'a tebliğ edilememesi, yapılan emniyet araştırması sonucunda da adresinin belirlenememesi üzerine Tebligat Kanunun 35. maddesince tebliğ edildiği, bu şekliyle dava dilekçesinin aslında davalıya yöntemince tebliğ edilmediği anlaşılmaktadır. Zira anılan madde kapsamında usulüne uygun bir tebliğden bahsedilebilmesi için, önceden kendisine veya bu adresinde kanunun gösterdiği yakınlarına usule uygun tebliğ yapılmış olması ve bu adresini değiştirip yenisini bildirmemiş ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilememiş olması gereklidir. Belirtilen hukuki ve fiili durumlar ışığında dava dilekçesinin anılan davalıya yöntemince tebliği ve taraf teşkili sağlanmadan; davalının savunma hakkı ortadan kaldırılarak davanın esasına girilip hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma sebebidir. O hâlde, davalılardan K.. P..'ın bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde davalı K.. P..'a iadesine, 17.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.