Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14793 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 7532 - Esas Yıl 2009





İş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan peşin sermaye değerli gelirlerin, 506 sayılı Yasa'nın 26. maddesi uyarınca tazmini davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle iş kazasının %100 kaçınılmaz olduğu ve davalı işverene yüklenecek kusur bulunmadığı gerekçesinden hareketle davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde du-ruşmalı olarak temyizen incelenmesi davacı avukatınca istenilmesi üzerine, dosya incelenerek, tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Pano ayak üretim işçisi olarak çalışan Kamil'in, göçük sonucu beline kadar posta altında kalması ve ortamda biriken gazdan etkilenerek ölmesi biçiminde gerçekleşen iş kazası nedeniyle açılan rücu davasında; hak sahipleri tarafından açılan tazminat davası sürecinde elde edilmiş olup, olayın %100 oranında kaçınılmaz olduğu sonucuna varan bilirkişi raporundaki değerlendirme esas alınmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir. 506 sayılı Yasa'nın 26. maddesinde düzenlenmiş bulunan rücu davaları, sigortalının alacağından bağımsız, kanundan doğan basit rücu hakkına dayalı olup; sigortalı veya hak sahipleri tarafından tazmin sorumluları aleyhine açılan tazminat davalarında alınan kusur tespitine ilişkin bilirkişi raporuyla ulaşılan sonuçlar, rücu davasında bağlayıcı nitelikte bulunmamakta; 506 sayılı Yasa'nın 26. maddesi çerçevesinde, işçi sağlığı ve iş güvenliği kuralları yönünden ayrıntılı irdeleme içermesi halinde güçlü delil olarak kabul edilebilmektedir. Öte yandan, "kaçınılmazlık, sosyal sigortalar uygulamasında, hukuksal ve teknik anlamda, olayın meydana geldiği tarihte geçerli olan bilimsel ve teknik tüm önlemlere rağmen zararın meydana geldiği ve önlenemediği durumları anlatan bir kavram..." (Prof. Dr. A.Can Tuncay, Kurumun İşverene Rücuu-Olayda Kaçınılmazlık Durumu, Sicil İş Hukuku Dergisi, Sayı 4, s. 185) olup; bu halin kabulünün koşulu, "...vuku bulan olaya karşı koyulmazlık hali ve her türlü tedbirin alınmasına rağmen gerçekleşmesi önlenemeyen ve objektif bir kaçınılmazlık durumunun söz konusu olmasıdır. Umulmadık bir hal kaçınılmazlık olarak nitelenemeyecektir. Ummamak, ummayı düşünmemek ve zarar verici olay ile karşılaşmak, kaçınılmazlık olarak değerlendirilemez." (Prof. Dr. Berin Engin, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu İşverene Rücuya Nasıl Bakıyor?, Sicil İş Hukuku Dergisi, Sayı 4, s. 139) Dava konusu edilen gelirlerin bağlanmasına neden olan iş kazası, göçük ve buna bağlı metan gazı yayılması sonucu, birden fazla işçinin ölümüne neden olacak biçimde gerçekleşmiş; ölen işçiler arasında, göçük oluşan alanda çalışanlar yanında, başka bölümde çalışıp kaza nedeniyle yardıma gelenler de bulunmaktadır. Olay nedeniyle, iş güvenliği müfettişi tarafından düzenlenmiş bulunan 31.05.2005 tarihli raporda, metan drenajıyla ilgili çalışmaların yetersiz olduğu; 25 metrelik kontrol sondajları yapılması gerektiği halde buna ilişkin teknik donanımın sağlanmadığı ve sondaj boylarının 2-6 metre arasında kaldığı; ocak denetimi ve güvenlik organizasyonunun yetersiz olduğu tespitlerine yer verilip; işverenin iş kazasının gerçekleşmesi nedeniyle %100 oranında kusurlu olduğu sonucuna varılmıştır. Hak sahipleri tarafından açılan dava sürecinde elde edilerek, eldeki davada da hükme dayanak alınan bilirkişi raporları ise, "zor yeraltı koşullarının, önlenmesi mümkün olmayan ani tavan basıncı artışlarının kömür tabakalarını ezerek kömürün yapısındaki metan gazını açığa çıkar-masının, sondajlarda rastlanmayan muhtemel gaz birikimlerinin ve aksi te-sadüflerin de etkisi bulunduğu, tüm önlemlerin alınmasına rağmen kazanın meydana gelmesinde %100" oranında kaçınılmazlığın etkili olduğu belirtilmiştir. Anayasa'nın 17. maddesinde "yaşama hakkı" güvence altına alınmış, bu yasal güvencenin yaşama geçirilmesinde, iş ve sosyal güvenlik mevzuatında da işçilerin korunması, işin düzenlenmesi, iş güvenliği, sosyal düzen ve adaletin sağlanması düşüncesi ile koruyucu birtakım hükümler getirilmiştir. Kamu düzeni düşüncesi ile oluşturulan işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuat hükümleri; işyerleri ve eklerinde bulunması gereken sağlık şartlarını, kullanılacak alet, makineler ve hammaddeler yüzünden çıkabilecek hastalıklara engel olarak alınacak tedbirleri, aynı şekilde işyerinde iş kazalarını önlemek üzere bulundurulması gerekli araçların ve alınacak güvenlik tedbirlerinin neler olduğunu belirtmektedir. Burada amaçlanan, yapılmakta olan iş nedeniyle işçinin vücut tamlığı ve yaşama hakkının önündeki tüm engellerin giderilmesidir. Uygulamada önemli olan, işverenin iş kazasına neden olmuş hareketinin işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı bulunup bulunmadığının tespiti işidir. Bu konuda yapılacak ilk yargı işlemi, mevcut hükümlere göre alınacak tedbirlerin neler olduğunun tespiti işidir. Mevzuat hükümlerince öngörülmemiş fakat alınması gerekli başkaca bir tedbir varsa, bunların dahi tespiti zorunluluğu açıktır. Bunların işverence tam olarak alınıp alınmadığı (=işverenin koruma tedbiri alma ödevi), alınmamışsa zararın bundan doğup doğmadığı, duruma işçinin tedbirlere uymamasının etkili bulunup bulunmadığı (=işçinin tedbirlere uyma yükümlülüğü) ve bu doğrultuda tarafların kusur oranı saptanacaktır. Sorumluluğun saptanmasında kural, sorumluluğu gerektiren ve yasada belirlenmiş bulunan durumun kendi özelliğini gözönünde bulundurmak ve araştırmayı bu özelliğe göre yürütmektir. İşçi sağlığı, iş güvenliği ve yapılmakta olan iş nedeniyle işçinin eğitimi, bir kısım mevzuat hükümlerini içerir belgelerin kendilerine verilmesini değil, eylemli olarak, bu bilgilerin aktarımı ve öneminin kavratılması ile sağlanabilir. Eğitimden sonraki aşama ise, işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili önlemlerin alındığının ve uygulandığının denetlenmesidir. İşverenlerce, iş güvenliği açısından hayati öneme haiz bulunan araç ve gereçlerin anılan kazalı tarafından kullanılması sağlandığında, kazalanma olasılığının tamamen ortadan kaldırılabileceği yadsınamaz bir gerçektir. (YHGK 16.06.2004 t., 2004/21-365 E., 2004/369 K.) İş kazasının gerçekleştiği iş kolu ile, işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında uzman kişilerden seçilecek bilirkişi kurulundan, yukarıda sıralanan maddi ve hukuki olgular ışığında yapılacak incelemeyle; mevzuat uyarınca hangi ön-lemlerin alınması gerektiği, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığı ve alınmış önlemlere sigortalının uyup uymadığı yönlerinin yargısal denetime elverir biçimde irdelenip, çelişkiden uzak rapor alınması gereği üzerinde durulmaksızın, kusur aidiyeti konusunda eksik incelemeyle sonuca varılması; ayrıca, davanın reddine karar verildiği halde vekalet ücretinden sorumluluk konusunda yazım yanlışlığı yapılması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), 29.09.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.