...Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasa'nın 26 maddesi olup, davalının sorumluluğu kusur sorumluluğu ilkesine dayanmaktadır. 506 sayılı Yasa'nın 26/1. maddesinde, kastı, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi ya da suç sayılabilir bir eyleminin varlığı halinde işverenin rücû alacağından sorumluluğu olanağı tanınmıştır. Aynı Yasa'nın 26/2. maddesinde ise, 3. kişinin rücû alacağından sorumluluğu için, kasıt veya kusuruyla iş kazasının oluşumuna etkide bulunma koşulu öngörülmüştür. İşveren veya üçüncü kişiler ile üçüncü kişileri çalıştıranlara rücû olanağı anılan maddede öngörülen sayılı ve sınırlı durumların gerçekleşmesi hâlinde mümkün olup, 506 sayılı Yasa'nın 26. maddesine dayalı dava kapsamında, maddedeki sorumluluk hâllerinin genişletilmesi veya genel hükümler uyarınca kusursuz sorumluluk yoluna gidilmesine olanak bulunmamakta olduğundan davalıların rücû alacağından sorumluluğu ancak, maddede öngörülen koşulların gerçekleşmesi halinde mümkündür.506 sayılı Yasa’nın 26/2. maddesin de “İş kazası veya meslek hastalığı, 3 üncü birkişinin kasıt veya kusuru yüzünden olmuşsa, Kurumca bütün sigorta yardımları yapılmakla beraber zarara sebep olan 3 üncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara Borçlar Kanunu hükümlerine göre rücu edilir.” hükmü yer almaktadır. Bu madde uyarınca öncelikle tespit edilmesi gereken, 3.kişinin kusurlu ve kasıtlı eyleminin, iş kazasının meydana gelmesine sebebiyet verip vermediği, ortaya çıkan sonucun iş kazası olarak nitelendirilip, nitelendirilemeyeceği, hususudur.Bir olayın iş kazası niteliğinde bulunup bulunmadığının saptanması hukuki bir sorundur. Kazanın iş kazası sayılabilmesi için olayla sigortalının zarar görmesi arasında uygun neden-sonuç (illiyet) bağının gerçekleşmesi gerekir. Ortaya çıkan olayın nitelik itibariyle "sosyal sigorta olayı" olması ve bu olayın sigortalıyı zarara uğratması icabeder../...506 sayılı ...’nun “İş Kazası ve Meslek Hastalığının Tarifi” başlıklı 11. maddesinde yer almakta ve bu maddenin iş kazasına ilişkin (A) fıkrasında aynen; “A) İş kazası aşağıdaki hal ve durumlardan birinde meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedence veya ruhça arızaya uğratan olaydır. a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla, c) Sigortalının, işveren tarafından görev ile başka bir yere gönderilmesi yüzünden asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,d) Emzikli kadın sigortalının çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak götürülüp getirilmeleri sırasında. ……. uğradığı geçici veya sürekli hastalık, sakatlık veya ruhi arıza halleridir.” denilmektedir. Açıklanan bu madde hükmüne göre, iş kazası; maddede sayılı olarak belirtilmiş hal ve durumlardan herhangi birinde meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedence veya ruhça arızaya uğratan olaydır. Bu bakımdan 11. madde teknik yönden tanımlayıcı hukuk kuralıdır. Bunun uygulamaya ilişkin sonucu ise; bir olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağının anılan maddenin tanımı ve öngördüğü unsurlar çerçevesinde belirlenebileceğidir. Yasanın açık hükümleri bir yana bırakılarak, iş kazası kavramının unsurlarının belirlenmesine olanak yoktur. Bir olayın iş kazası sayılabilmesi için, sigortalıyı bedence ve ruhça zarara uğratan olayın maddenin belirlediği “hal ve durumlardan” birinde meydana gelmiş bulunması gerekli ve yeterlidir. Bu sınırlı durumlar dışında meydana gelen ve sigortalıyı ruh ve bedence zarara uğratan olayların iş kazası olarak kabulüne imkan bulunmamaktadır.Gerek uygulama ve gerek öğretide açıkça kabul edildiği ve madde metninden de anlaşıldığı üzere bu maddede sayılan haller örnekleme niteliğinde değil, sınırlayıcı niteliktedir. Bu hallerden birine girmeyen sigorta olayı iş kazası sayılamaz. Sayılan bu hallerin birlikte gerçekleşme koşulu bulunmayıp, herhangi birinin gerçekleşmiş olması gerekli ve yeterlidir. Eş söyleyişle, iş kazası hukuksal nitelikte bir olay olup, bu olayın yukarıda açıklanan yasa maddesinde sınırlandırılan ve belirtilen hallerden herhangi birinin oluşmasıyla ortaya çıkması gerekir. Somut olayda, ...(...) üyesi olan 950 kişinin, toplu olarak bu sendikadan ayrılarak ...’na üye oldukları, bu nedenle iki sendikanın üyeleri arasında anlaşmazlıklardan kaynaklı husumet oluştuğu,... sigortalısı ve ... Sendikası üyesi olan ..., 22.11.2002 tarihinde, Nakliye Ambarları Sitesinde bulunan işyerine gitmek için özel aracı ile seyir halindeyken, aracının ... sendika üyeleri tarafından sıkıştırılarak hasara uğratılması nedeniyle, Nakliye Ambarları sitesindeki, kendi sendikanın binasına gidip olayı diğer sendika üyelerine anlattığı, olayı anlatmasından sonra, sendikada bulunanların ellerine sopalar ve demirlerle diğer sendikanın binasına gittikleri, burada iki tarafın bir biriyle kavgaya tutuştuğu ve kavga esnasında ...üyesi olan davalı ...'ın, sigortalı ... bıçaklayarak öldürdüğü, anlaşılmaktadır. Kurumca meydana gelen olayın iş kazası olduğu kabul edilerek hak sahiplerine gelir bağlandığı,../... mahkemece hükme esas alınan kusur raporunda ise işverenin herhangi bir kusurunun bulunmadığı belirtilerek, olayın meydana gelmesinde, haksız tahrik altında eylemi gerçekleştiren davalı ... %75, öldürülen sigortalı ... ise %25 kusurlu olduğu, belirtilmiştir.Yukarıdaki bilgiler ışığından, eldeki davada, davalı vekilinin olayın iş kazası olmadığına ve yasal dayanağının bulunmadığına yönelik savunması nazara alınarak, meydana gelen kazanın 506 Sayılı Yasa’nın 11.maddesi kaspamında iş kazası olarak nitelendirilip nitelendirlemeyeceği hususunun tespitine yönelik olarak, davalı vekiline dava açmak üzere süre verilmeli, yine meydana gelen olayda yaralanan ve ölen diğer şahıslara yönelik açılmış bir rücu davası olup olmadığı tespit edilerek, eğer varsa bu davalarla ilgili iş kazasının tespitine yönelik bir dava açılıp açılmadığı araştırılmalı, yapılacak araştırma ve davalı vekilinin açacağı davanın sonucuna göre mahkemece bir karar verilmelidir.Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece, eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın kabulü yönünde hüküm kurulması isabetsizdir.O hâlde, davacı ve davalı vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ : Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 17.11.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.