Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13486 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 13164 - Esas Yıl 2016





.... Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, ilamda belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmün, tüm davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Dava, 21.05.2010 tarihinde meydana gelen trafik-iş kazası sonucu vefat eden sigortalının haksahiplerine bağlanan gelir, yapılan harcama ve ödemelerin 5510 sayılı Yasanın 21. maddesi uyarınca rücuan tazmini istemine ilişkindir. 1-Dosyada aldırılan 06.03.2014 tarihli bilirkişi raporuna göre, asıl işveren .... % 25, davalı altişveren şirket.... % 50 oranında, alt işveren şirket sorumlusu ve yetkilisi davalı ... % 25 oranında kusurlu olduğu, kazalı sigortalının kusurunun olmadığı belirtilmiş, tazminat dosyasında alınan kusur raporunda ise davalı işveren ....'nin yetkili müdürü ... % 25 oranında ve işveren .... %75 oranında, davalı ... Belediyesinin ve kazalı sigortalının kusurunun olmadığın belirtildiği, iş müfettiş raporuna göre ise işveren .... % 80 oranında, kazalı sigortalının ise % 20 oranında kusurlu olduğu belirtilmiş olup, raporlar arasındaki çelişki giderilmeksizin sonuca gidildiği anlaşılmıştır. Mahkemece kusur oranları yönünden mevcut çelişki giderilmek suretiyle, ....i ile iş kazasının vuku bulduğu iş kolunda uzman bilirkişi heyetinden; kusur oran ve aidiyeti konusunda yeniden rapor alınarak, varılacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır. 2-21.05.2010 tarihinde meydana gelen iş kazası nedeniyle açılan rücuan tazminat davasının yasal dayanağı 5510 sayılı Yasanın 21. maddesi olup, anılan maddede; “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri ./...tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. Anılan madde ile tazmin sorumlularının Kurum karşısındaki sorumluluğu bir tavanla sınırlandırılmış olup, bu sorumluluk “...sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı…” bulunmaktadır. Maddenin açık hükmü karşısında; ilk peşin sermaye değerli gelirin, Kurum yararına tazmini mümkün kısmının belirlenebilmesi için gerçek zarar tavan hesabı yapılması zorunluluğu bulunmaktadır. Gerçek zarar hesabı tazminat hukukuna ilişkin genel ilkeler doğrultusunda yapılmalı, sigortalı sürekli iş göremezlik durumuna girmiş ise bedensel zarar hesabı, ölümü halinde destekten yoksun kalma tazminatı (Borçlar Kanununun 45-46, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 54-55. maddeleri) hesabı dikkate alınmalıdır.Gerçek zarar hesaplanmasında ise; zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri, bakiye ömrü, iş görebilirlik çağı, iş görmezlik ve karşılık kusur oranları, destek görenlerin gelirden alacakları pay oranları, eşin evlenme olasılığı, gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde öncelikle belirlenmesi gerekir. Anlaşılacağı üzere rücu alacağından sorumluk belirlenirken gelirlerin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerleri ile yargılamada yöntemince hesaplanacak gerçek (maddi) zarar karşılaştırması yapılıp düşük (az) olan tutarın hükme esas alınması gerekir.Gerçek zarar miktarı; işçinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Sigortalı veya hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda...’dan alınan 1931 tarihli “...’nin çalışmalarıyla “....” adı verilen “....” hazırlanmış olup, .... 2012/32 sayılı Genelgesiyle de ilk peşin sermaye değerlerinin hesabında anılan tablolarının uygulanmasına geçilmiştir. Gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda ülkemize özgü ve güncel verileri içeren ... tablosunun bakiye ömrün belirlenmesinde esas alınması gerekecektir. Somut olayda; gerçek zarar hesabında, .... tablosuna göre bakiye ömrün belirlenmesi gerekirken, “....” tablosuna göre yetersiz hesap raporunda belirlenen gerçek zarar esas alınarak yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. 3-Öte yandan, 5510 sayılı Kanunun 12. maddesi, "4'üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentlerine göre sigortalı sayılan kişileri çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar işverendir. İşveren adına ve hesabına, işin veya görülen hizmetin bütününün yönetim görevini yapan kimse, işveren vekilidir. Bu Kanunda geçen işveren deyimi, işveren vekilini de kapsar. İşveren vekili ve 4857 sayılı İş Kanununda tanımlanan geçici iş ilişkisi kurulan işveren, bu Kanunda belirtilen yükümlülüklerinden dolayı işveren ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur" hükmüne amirdir. Eldeki davada da, davaya konu olayla ilgili olarak, davalı ...'ın olayda işveren vekili konumunda bulunup bulunmadığı, şayet işveren vekili değil ise sorumluluğunun 5510 sayılı Yasa'nın 21/1’ncı maddesinin dışına çıkarak 21/4’ncı maddenin kapsamına girip girmediği hususunun irdelenmemesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.../...Açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcın istem halinde davalılara iadesine, 07.11.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.