Mahkemesi : İzmir 9. İş Mahkemesi Tarihi : 06.11.2013No : 2007/802-2013/623 Dava, tespit ve alacak istemine ilişkindir. Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir. Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Dava, sakatlık indirimine dayalı olarak 506 sayılı Kanunun 60/C-b uyarınca sigortalıya bağlanan yaşlılık aylığının (sakatlık oranının saptanmasına ilişkin çalışma gücü kaybı oranının %28'ye inmiş olduğunun tespiti üzerine) başlangıçtan itibaren iptaline ilişkin Kurum işleminin iptaline, birikmiş aylıkların tahsiline yöneliktir. Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden, Maliye Bakanlığınca Vergi Usul Kanununun 31. maddesinde öngörülen yönteme göre belirlenen %55 oranındaki sakatlığı nedeniyle, vergi indiriminden yararlanma hakkı tanınmış olan sigortalıya 506 Sayılı Yasanın 60/C-b maddesi uyarınca yaşlılık aylığı bağlandığı, ancak, dayanak alınan raporun gerçeği yansıtmadığı iddiasıyla Kurumca kontrol muayenesine tabi tutulan davalı için düzenlenen raporla çalışma gücünün %28 olduğunun görülmesi üzerine, Kurumca, yersiz ödenen 01.11.1996-24.05.2007 tarihleri arasındaki yersiz ödendiği iddia edilen aylığın tahsilinin talep edildiği, yargılama sırasında Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu tarafından 16.07.2006 tarihli Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğe göre çalışma gücü kayıp oranının % 28 olduğunun belirtildiği, Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu raporunda ise, E cetveline göre % 28 meslekte kazanma gücünü kaybetmiş sayılacağı, Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik' e göre çalışma gücü kaybının % 40 olarak belirtildiği, Mahkemece çalışma gücünün % 28'inin kaybedildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. 506 sayılı Yasanın aylık bağlandığı tarihte yürürlükte olan şekli ile, 60/C-b maddesi, “sakatlığı nedeniyle gelir vergisi indiriminden yararlanmaya hak kazanmış olan sigortalıların yaşları ne olursa olsun en az 15 yıldan beri sigortalı bulunmak ve en az 3600 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmak şartıyla yaşlılık aylığından yararlanacaklarını” öngörmekte olup, bu koşulların başında ise öncelikle ve özellikle “sakatlığı nedeniyle gelir vergisi indiriminden yararlanmaya hak kazanmış olmak” hususunun saptanması önem arzetmektedir. Anılan hususun saptanması işi ise, 199 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 3239 sayılı Kanunla değişik 31/2 maddesine göre, sakatlık indiriminden yararlanmak için yetkili hastanelerin sağlık kurullarından alınan raporla Maliye Bakanlığı bünyesindeki “Merkez Sağlık Kurulu” tarafından değerlendirilerek iş gücü kaybı oranları ve buna göre sakatlık dereceleri belirlenmekte ve bu belirlemeye dayalı olarak da ilgili şahsın vergi indiriminden yararlanmaya hak kazanıp kazanmadığına, yine, idarece karar verilmektedir.Bu durumda, sakatlığı nedeniyle vergi indiriminden yararlanmaya hak kazandığına dair verilen bu idari kararın sigortalının tahsis talebiyle birlikte Kuruma ulaşmasıyla, diğer koşulların da varlığı halinde sigortalıya anılan Yasanın 60/C-b maddesi uyarınca yaşlılık aylığı bağlanması da, yasal bir gereklilik olmaktadır.506 sayılı Yasanın bahsi geçen 60/C-b maddesinde, 4958 sayılı Yasanın 34. maddesiyle yapılan değişiklik ile, “sakatlığı nedeniyle vergi indiriminden yararlanılması dolayısıyla yaşlılık aylığına hak kazanarak yaşlılık aylığı almakta olanlar Kurumca kontrol muayenesine tabi tutulurlar” hükmü getirilmiş bulunmakla, bu gibilerin sakatlık indiriminden yararlanma koşullarını muhafaza edip etmediklerinin Kurum tarafından denetlenmesine ve değerlendirilmesine olanak tanınmıştır. Böylece, kendilerine daha önce, anılan 60/C-b maddesine dayalı olarak yaşlılık aylığı bağlanmış olanlar için, sonradan değişen durum nedeniyle bu aşamada, yasa koyucu tarafından anılan yasa maddesinde yapılan değişiklikle, konunun 506 sayılı Yasa çerçevesinde çözümlenmesi amaçlanmış olmakla, ön mesele olarak karşımıza çıkan Maliye Bakanlığınca sakatlık indiriminden yararlanmaya ilişkin ilk kararın idari yoldan kaldırtılmasına (iptaline) de gerek kalmaksızın; bu çevrede sigortalı ile, Kurum arasında çıkan benzeri ihtilafların idari yargı yerinde değil, iş mahkemeleri bünyesinde görülerek çözüme kavuşturulması olanaklı hale gelmiş bulunmakla; mahkemenin, davaya bakmış olmasında herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir.Ancak, yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya elverişli değildir. Mahkemece yapılacak iş; raporlar arasındaki çelişkiyi gidermek üzere Adli Tıp Genel Kurulundan rapor alınarak, öncelikle sakatlık sebebiyle vergi indiriminden yararlandırma kararına dayanak alınan Devlet Hastanesinin 07.05.1996 tarihli raporda yer alan davalının %55’lik iş gücü kaybını gerektiren bulguların başlangıçta var olup olmadığı (diğer bir deyişle anılan raporun gerçek dışı düzenlenmiş olup olmadığı) konusunun üzerinde durularak, yöntemince araştırılıp irdelenmek suretiyle açıklığa kavuşturulması, ikinci olarak, bu ilk raporda yer alan bulguların o tarih itibariyle mevcudiyeti halinde, bu bulguların sonradan vaki tedavi ile iyileşme gösterip gösteremeyeceği, iyileşme gösterebilecek olguya sahip ise, o takdirde, sonradan alınan raporlarda yer alan bulgular ve işgöremezlik dereceleri de irdelenmek suretiyle sakatlık nedeniyle bağlanan aylığın kesildiği tarih itibariyle tıbbi durumun belirlenerek, saptanacak bulguların davalının sakatlığı nedeniyle vergi indiriminden yararlandırıldığı ilk tarih itibariyle ve kazanılmış hakların korunması ilkesinden hareketle o tarihte yürürlükte bulunan, diğer bir anlatımla 18.03.1981 tarih ve 8/2620 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla belirlenen ”sakatlık indiriminden yararlanacak hizmet erbabının sakatlık derecesinin tesbit şekli ile uygulaması hakkındaki yönetmelik” hükümlerine göre değerlendirmeye alınarak anılan yönetmeliğin değişik 3. maddesine göre çalışma oranı kaybı ve sakatlık derecesinin belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gereği vardır.Açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 29.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.