Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13259 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 8064 - Esas Yıl 2016





... Asıl ve birleşen davalar, rücuan tazminat istemine ilişkindir.Mahkemece, ilamında belirtilen şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmün, davacı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.Hukuk Muhakemeleri Kanununun 26. maddesi uyarınca; "Hâkim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. Aynı Kanunun 294-301 maddelerinde ise mahkeme kararlarının nasıl olması gerektiği belirlenmiştir. Bu düzenlemelere göre Mahkeme, usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir. Yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar, hükümdür. Kanunun 297. maddesinin (2). Fıkrasında “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”, hükümleri öngörülmüş olup, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması, zorunludur. ./..Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 294. maddenin (4) fıkrasındaki “zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hâllerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir.” hükmü gereği zorunlu nedenlerle yalnız hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın sonradan belli süre içinde yazılması mümkündür. Bu gibi hallerde de Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 294 ve 297’inci maddelerine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösterenkısa karar ile daha sonra yazılan gerekçeli kararın birbirine uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hâkimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak da yoktur. Kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olması yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasa'nın 141’inci maddesi ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. 6100 sayılı HMK.'nun 166'ncı (Mülga HUMK. nun 45'inci) maddesine göre ayrı ayrı açılmış davaların aralarında bağlantı bulunmaları halinde birleştirilerek bakılabilmesi mümkün olup, davaların birleştirilmesi sadece birleştirilen davaların yargılama safhalarının müşterek cereyan etmesi sonucunu doğurur. Başka bir anlatımla, birleştirmeye konu davalar bağımsız kimliklerini korurlar. Somut uyuşmazlıkta, asıl ve birleşen dava mevcut olmasına rağmen birleşen dava hakkında olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmaması usul ve yasaya aykırı olup, bozma sebebidir.O halde, davacı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm sair yönleri incelenmeksizin bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA, 01.11.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.