Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13251 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 20923 - Esas Yıl 2013





Mahkemesi : Ankara 16. İş Mahkemesi Tarihi : 20.06.2013No : 2011/57-2013/417Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir. Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.Davacı, 26.06.2004-02.02.2006 tarihleri arasında A.. B.. Evlendirme Müdürlüğü'nde yapılan nikah törenlerindeki fotoğraf ve video çekim işlerinde asıl işveren olarak A.. B.. ve alt işveren olarak da A.. Fotoğrafçılık- Ş.. A.. nezdinde çalıştığının tespitini istemiş, Mahkemece, davanın, davalılardan A.. B.. yönünden husumet yokluğu nedeniyle reddine, diğer davalılar yönünden ise, 18.06.2005-02.02.2006 tarihleri arasındaki dönem yönünden davacının çalışmasının bulunmadığı gerekçesiyle, 26.06.2004-18.06.2005 tarihleri arasındaki dönem yönünden de hak düşürücü sürenin dolduğu gerekçesiyle reddine karar verilmiştir. Mahkemenin, davalılardan A.. B.. yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine ilişkin kararı yerinde ise de; diğer davalılar yönünden reddine ilişkin kararı, eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır.Davanın yasal dayanağı, 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesi olup, Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği açıktır. Ayrıca, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden Kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. 506 sayılı Kanunun kabul edilip yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla beş yıl olarak öngörülen süre, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanunun 5. maddesiyle on yıla çıkarılmış, daha sonra 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 sayılı Kanunun 3. maddesiyle yeniden beş yıl olarak belirlenmiştir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi yada çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihi de kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır. İnceleme konusu davada, mahkeme, davalılardan A..Fotoğrafçılık- Ş.. A.. ile Kurum yönünden, 18.06.2005-02.02.2006 tarihleri arasındaki dönem yönünden davacının çalışmasının bulunmadığı, 26.06.2004-18.06.2005 tarihleri arasındaki dönem yönünden de hak düşürücü sürenin dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş ise de, dosyada yer alan bilgi ve belgeler karar vermeye elverişli görünmemektedir. Dosyadan, 18.06.2005-02.02.2006 tarihleri arasındaki dönemde A.. B.. Evlendirme Müdürlüğü'nde yapılan nikah törenlerindeki fotoğraf ve video çekim işlerinin kimin tarafından yerine getirildiğinin, anılan dönemde davalılardan A.. B.. ile A..Fotoğrafçılık- Ş.. A.. arasında düzenlenmiş bir kira sözleşmesinin bulunup bulunmadığının araştırılmadığı anlaşılmaktadır.Şu halde, Mahkemece; öncelikle, 18.06.2005-02.02.2006 tarihleri arasındaki dönemde A.. B.. Evlendirme Müdürlüğü'nde yapılan nikah törenlerindeki fotoğraf ve video çekim işlerinin kimin tarafından yerine getirildiği, anılan dönemde davalılardan A.. B.. ile A.. Fotoğrafçılık- Ş..A.. arasında düzenlenmiş bir kira sözleşmesinin bulunup bulunmadığı araştırılmalı, davacı tarafından sunulan A.Fotoğraf-Video adına düzenlenmiş 01.12.2005 ve 25.01.2006 tarihli makbuzlar dikkate alınmalı, toplanan ve toplanacak delillerin sonucuna göre, davacının 18.06.2005-02.02.2006 tarihleri arasındaki dönemde davalılardan A..Fotoğrafçılık- Ş.. A..nezdinde geçen kesintisiz çalışmasının bulunduğu sonucuna varıldığı takdirde, 26.06.2004-18.06.2005 dönemindeki hizmetlerinin hak düşürücü süreye uğramadığı gözetilmeli; böylelikle; davacının fiili çalışmalarının varlığı, başlangıç ve bitiş tarihleri, kesintili mi, sürekli mi olduğu hiçbir kuşku ve duraksamaya meydan vermeyecek biçimde belirlenerek, davaya konu talep hakkında bir karar verilmelidir.Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 29.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.