Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12795 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 2565 - Esas Yıl 2016





Mahkemesi :İş Mahkemesi Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre, davalı Kurum vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.2-24.09.2012 tarihli dilekçe ile maluliyet aylığı bağlanmasını isteyen 1956 doğumlu davacının, Kurum tarafından 20.11.2012 tarihli kararı ile davacının çalışma gücünü %60 oranında kaybetmediği nedeniyle talebinin ilk kez reddedildiği, davacının itirazı sonrasında ... Sağlık Kurulu'nun 23.01.2013 tarihli kararı ile davacının çalışma gücünü %60 oranında kaybetmediğine karar verildiği, davacının bu karar üzerine açtığı davada mahkemece davacının ... Kurumu’na sevki sonrasında ... Kurulu’nca 23.05.2014 tarihinde düzenlenen raporda, davacının çalışma gücünü %60 kaybettiğinin belirtildiği, çelişki sebebiyle ... Kurulu’na sevkedilen davacının çalışma gücünün % 60 olduğunun, maluliyet başlangıcı olarak ise 10.08.2012 tarihli sağlık raporunun esas alındığı belirtilerek davanın yazılı şekilde kabul??ne karar verildiği anlaşılmaktadır 4721 sayılı ... Medeni Kanunu'nun 9. maddesinde, fiil ehliyetine sahip olan kimsenin, kendi fiilleriyle hak edinebileceği ve borç altına girebileceği, 10. maddesinde, ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyetinin bulunduğu, 13. maddesinde, yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkesin, bu Kanuna göre ayırt etme gücünün bulunduğu, 14. maddesinde, ayırt etme gücü bulunmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyetine sahip olmadıkları, 16. maddesinde, ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlıların, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremeyecekleri, 397. maddesinde, vesayet makamının sulh hukuk mahkemesi olduğu, 405. maddesinde, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her erginin kısıtlanacağı, görevlerini yaparlarken vesayet altına alınmayı gerekli kılan bir durumun varlığını öğrenen idari makamların, noterlerin ve mahkemelerin, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorunda oldukları, 409. maddesinde, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle kısıtlamaya ancak resmi sağlık kurulu raporu üzerine karar verileceği, 448. maddesinde, vesayet dairelerinin yetkilerine ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla vasinin, vesayet altındaki kişiyi tüm hukuki işlemlerinde temsil edeceği, 462. maddesinde, acele durumlarda geçici önlemler alma yetkisi saklı kalmak üzere vasi tarafından dava açılabilmesi için vesayet makamından izin alınması gerektiği belirtilmiştir. Diğer taraftan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 50. maddesinde, medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanın, davada taraf ehliyetine de sahip olduğu, 51. maddesinde, dava ehliyetinin, medenî hakları kullanma ehliyetine göre belirleneceği, medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olmayanların davada yasal temsilcileri tarafından temsil edileceği, 54. maddesinde, yasal temsilcilerin, davanın açılıp yürütülmesinin belli bir makamın iznine bağlı olduğu durumlarda izin belgelerini dava veya cevap dilekçesiyle mahkemeye vermek zorunda olduğu, aksi takdirde dava açamayacak ve yargılamayla ilgili hiçbir işlem yapamayacakları, şu kadar ki, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde mahkemece, yasal temsilcilerin yukarıda belirtilen eksikliği gidermeleri koşuluyla dava açmalarına veya davayla ilgili işlem yapmalarına izin verilebileceği, izin belgesinin alınması için mahkemeye başvurulması gerekiyorsa ilgiliye, başvuru için kesin süre verileceği, bu süre içinde mahkemeye başvurulması durumunda bu konuda karar verilinceye kadar bekleneceği, süresi içinde belgelerin sunulmaması veya mahkemeye başvurulmaması hâlinde, dava açılmamış veya gerçekleştirilen işlemler yapılmamış sayılacağı, 56. maddesinde, taraflardan birinin vesayet altına alınması veya kendisine yasal danışman atanması istemi mahkemece uygun bulunur ya da mahkemece gerekli görülürse, bu konuda kesin bir karar verilinceye kadar yargılamanın ertelenebileceği açıklanmış, 114. maddesinde, tarafların dava ehliyetine sahip olmaları, dava koşulları arasında sayılmış, 115. maddesinde, mahkemenin, dava koşullarının var olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağı, dava koşulu eksikliğini belirleyen mahkemenin davanın usulden reddine karar vereceği, ancak, eksikliğin giderilmesi olanaklı ise bunun tamamlanması için kesin süre vereceği, bu süre içinde eksiklik giderilmemişse davayı usulden reddedeceği bildirilmiştir.Buna göre, kişinin kendisi tarafından veya yetkili kılacağı temsilci aracılığı ile bir davayı takip etme ve usûl işlemlerini yapabilme yeteneği olarak tanımlanan dava ehliyeti, medeni hakları kullanma (fiil) ehliyetinin medeni usûl hukukunda büründüğü şekil olup ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar kural olarak dava ehliyetine sahip olmadıklarından davada yasal temsilcileri tarafından temsil edilmeleri gerekmektedir. Dava koşulu niteliğindeki dava ehliyeti ile vasi tarafından dava açılabilmesi için gereken vesayet makamı izin belgesinin varlığının mahkemece kendiliğinden dikkate alınması zorunludur. Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığında yapılan değerlendirmede, dosya içerisinde yer alan bilgi ve sağlık belgelerine göre davacının, tedavi ile işlevselliği düzelmeyen organik mental bozukluğu tanısıyla ... Kurulu tarafından % 60 oranında çalışma gücü kaybı olduğunun belirlendiği buna göre davacının kısıtlanarak vesayet altına alınmasının gerekip gerekmediği, giderek dava ehliyetine sahip olup olmadığı saptanıp öngörülen yasal prosedürler işletilerek yargılama yapılması gerektiği açıktır. Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmadan, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu, anılan süreçler izlenmeksizin davanın sonuçlandırılması, usûl ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 24.10.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.