ÖZET: 1479 SAYILI KANUN KAPSAMINDAKİ HİZMETLERİNDEN ÖNCE YURTDIŞINDA GEÇEN ÇALIŞMALARINI 3201 SAYILI KANUN’A GÖRE BORÇLANDIĞI SÜRELERİN 1479 SAYILI KANUN’UN 51/2. MADDESİNE GÖRE DİĞER SOSYAL GÜVENLİK KURULUŞLARINDA GEÇİRDİĞİ SÜRE GİBİ DİKKATE ALINIP, 52. MADDEDE ÖNGÖRÜLEN BASAMAK YÜKSELTME ESASLARI ÇERÇEVESİNDE 12. BASAMAK DAHİL İNTİBAKIN GERÇEKLEŞTİRİLMESİ GEREKİR.Dava, davacının Kuruma 3201 sayılı Kanun uyarınca borçlandığı sürenin basamak intibakında esas alınmasıyla yaşlılık aylığının yeniden belirlenmesi ve aksine Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.Ağustos 2002’de 15 gün 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı çalışması bulunan ve 21.09.2005 tarihinde davalı Kurum kayıtlarına intikal eden bildirge ile “ev hanımı” olarak 1. basamak üzerinden 1479 sayılı Kanun kapsamında isteğe bağlı Bağ-Kur tescili yapılan davacının, 01.06.1982-01.02.2001 tarihleri arasında ev hanımı olarak geçirdiği 18 yıl 8 aylık süreyi 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanarak 27.04.2007 tarihinde borçlanma bedelini ödediği, 22.06.2009 tarihli tahsis talebine istinaden 490 gün isteğe bağlı Bağ-Kur, 15 gün SSK ve 6720 gün 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanması 2829 sayılı Kanun gereğince birleştirilerek, davacıya 7225 gün ve 2. basamak üzerinden 01.07.2009 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlandığı anlaşılmaktadır.Davacı, 3201 sayılı Kanun uyarınca borçlandığı sürelerin de basamak intibakında esas alınarak yaşlılık aylığının yeniden hesaplanmasına ve aksine Kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davacının 15. basamak üzerinden yaşlılık aylığına hak kazandığı gerekçesiyle, 01.07.2009 tarihinde net 710,00 TL yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin ve sonraki dönemde yasal düzenleme ve artış oranı uygulanması gerektiğinin tespitine, aksine Kurumun işlemlerinin iptaline karar verilmiştir.Davalı Kurum tarafından; “Borçlanılan çalışılan veya ev hanımlığı süresi Bağ-Kur’a tabi hizmetlerden önce ise basamak intibakında nazara alınmadığı” savunulmakta olup, uyuşmazlık, 3201 sayılı Kanun borçlanması sonucu elde edilen hizmetlerin basamak intibakında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği noktasındadır.3201 sayılı Kanun’un 11. maddesi, “1479 sayılı Kanun’a tabi hizmeti bulunan ve bu Kanun’a göre yurt dışında geçen çalışma sürelerini Bağ-Kur’a borçlananların borçlandıkları süreler, Bağ-Kur’dan ayrıldıkları son basamak üzerinden, talebe bakılmaksızın basamak intibakında değerlendirilir.Ancak, 1479 sayılı Kanun’un değişik 51. maddesinin dördüncü fıkrası ile 52. maddesinin ikinci fıkrası hükümleri uygulanmaz.” hükmünü getirmiş olup, maddenin düzenleniş şeklinden, öncelikle Kurum sigortalısı olarak tescil olunduktan sonra yurt dışına giden ve tekrar Türkiye’ye dönüşte Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil olunan ve 3201 sayılı Kanun borçlanmasında bulunanlar için intibak esaslarını belirlemiş olduğu anlaşılmaktadır.Daha önce yurtdışında çalışıp, Türkiye’ye döndükten sonra Kurum sigortalısı olan sigortalılar için bir düzenleme bulunmadığı gibi, basamak intibakına engel herhangi bir hüküm bulunmadığından, basamak intibakının genel hükümlere göre yapılması gerekmektedir.01.10.1999 tarihinde yürürlüğe giren 4447 sayılı Kanun’un 31. maddesi ile değişik 1479 sayılı Kanun’un 50. maddesi hükmüne göre, sigortalıların ödeyecekleri primler ve bağlanacak aylıkların hesabında yirmidört basamaklı gelir tablosu uygulanacağı, 51. maddesinde, sigortalının bu Kanun’a göre sigortalılığın başladığı tarihte 50. maddede belirtilen aylık ve gelir basamaklarının ilk oniki basamağından dilediğini seçebileceği, üç ay içinde basamak seçilmemesi halinde birinci basamağın seçilmiş sayılacağı, diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında geçirilen süre dikkate alınarak intibak ettirileceği, basamağın yanlış seçilmesi, basamak seçiminin yazılı olarak bildirilmemiş olmasına karşın prim ve kesenek yatırılmış olması ve diğer hallerde hangi basamağın seçilmiş sayılacağı ve bu madde hükmü ile ilgili diğer işlemlerin bir yönetmelikle düzenleneceği, 52. maddesinde ise, sigortalının bu Kanun’a göre seçtiği, intibak ettirildiği veya yükseltildiği ilk oniki basamakta bekleme süresinin bir yıl, onüçüncü basamaktan itibaren her bir basamakta bekleme süresinin iki yıl olduğu, ilk onbir basamakta sıra itibariyle basamak yükseltilmesinin, prim ödemeye ve talebe bakılmaksızın Kurumca yapılacağı, onikinci basamaktan itibaren basamak yükseltilmesi için sigortalının yazılı talepte bulunması ve talep tarihinden önceki ayın sonu itibariyle prim ve diğer borçlarını ödemiş olmasının şart olduğu, sigortalıların Kurumca yükseltildikleri tarihten veya yazılı talepte bulundukları tarihi takip eden aybaşından itibaren, basamak yükseltme farkı ile yükseltildikleri basamak üzerinden primlerini ödeyecekleri belirtilmiştir.4447 sayılı Kanun’un 39. maddesi ile 1479 sayılı Kanun’a eklenen geçici 11. maddesinde; “Bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce bağlanan malullük, yaşlılık ve ölüm aylıkları, bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce ödenen son aylık tutarlar esas alınarak, bu Kanun’un yürürlük tarihinden sonra 36. maddenin son fıkrası hükmüne göre artırılarak ödenir.Bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce sigortalı olanlara bağlanacak yaşlılık aylığı;a) Sigortalının, aylık başlangıç tarihindeki toplam sigortalılık süresi esas alınarak, bu Kanun’un yürürlük tarihinden önce bulunduğu gelir basamağının aylık başlangıç tarihinde yürürlükte bulunan gelir tablosundaki değeri üzerinden, bu Kanun’un yürürlük tarihinden önceki hükümlere göre hesaplanan aylığının, bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihe kadar geçen sigortalılık süresinin toplam sigortalılık süresine orantılı olarak hesaplanan tutarı ile,b) Sigortalının, bu Kanun’un yürürlük tarihi ile aylık başlangıç tarihi arasında aylar itibariyle prim ödediği gelir basamaklarının bu basamaklardaki prim ödeme süreleri de dikkate alınarak, aylık başlangıç tarihinde yürürlükte bulunan gelir basamakları üzerinden hesaplanacak ağırlıklı ortalamasının, aylık başlangıç tarihindeki toplam sigortalılık süresi esas alınmak suretiyle bu Kanun’un 36. maddesinin ikinci fıkrasına göre bulunacak aylık bağlama oranı üzerinden hesaplanan aylığın, bu Kanun’un yürürlük tarihinden sonra geçen sigortalılık süresinin toplam sigortalılık süresine orantılı olarak hesaplanan tutarı, toplamıdır. Bu şekilde hesaplanan aylık, bu Kanun’un 36. maddesinin üçüncü fıkrasına göre artırılır.İkinci fıkraya göre bağlanacak aylık, sigortalının aylık başlangıç tarihindeki toplam sigortalılık süresi esas alınarak, bu Kanun’un yürürlük tarihinden önce bulunduğu gelir basamağı üzerinden bu Kanun’un yürürlük tarihinden önceki hükümlere göre hesaplanan aylığının, bu Kanun’un yürürlük tarihi ile aylık başlangıç tarihi arasında geçen takvim yılları için, her yılın Aralık ayına göre Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki değişim oranı kadar artırılmış tutarından az olamaz.Bu Kanun’un yürürlük tarihinden önce sigortalı olanlara bağlanacak malullük ve ölüm aylıkları, sigortalının bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten sonra sigortalılık süresinin bulunması halinde, bu süreler esas alınarak hesaplanır.” hükmü öngörülmüştür.Öte yandan; 6111 sayılı Kanun’un 48. maddesi ile 5510 sayılı Kanun’un geçici 7. maddesinin 4. fıkrasına eklenen ek cümlesinde; “4. maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında değerlendirilen 01.10.2008 tarihinden önceki yurt dışı borçlanma sürelerine göre tespit edilen basamaklar, 2008 yılı Eylül ayında yürürlükte bulunan gelir tablosunda, 41. maddenin beşinci fıkrası hükmüne göre belirlenen prime esas aylık kazanca yakın gelire karşılık gelen basamağı geçemez.” hükmü, maddenin atıfta bulunduğu anılan Kanun’un 41/5. maddesinde ise; “Bu Kanun’un yürürlük tarihinden sonraki sürelere ait borçlanmalarda; borçlanılan prime esas gün sayısı borçlanılan ilgili aylara mal edilir. Seçilen prime esas kazanç, borcun ödendiği tarihteki prime esas asgari kazanca oranlanarak, söz konusu oran ilgili ayın prime esas asgari kazancı ile çarpılır. Bulunan tutar, ilgili ayın prime esas kazancı kabul edilir. Ancak hesaplanan prime esas kazanç hiçbir suretle o ayın prime esas azami kazancını geçemez.” hükmü öngörülmüştür.Bütün bu açıklamalar ışığında, davacının 1479 sayılı Kanun kapsamındaki hizmetlerinden önce yurtdışında geçen çalışmalarını 3201 sayılı Kanun’a göre borçlandığı sürelerin 1479 sayılı Kanun’un (4956 sayılı Kanun ile değişik) 51. maddesinin ikinci fıkrasına göre, diğer sosyal güvenlik kuruluşlarında geçirdiği süre gibi dikkate alınarak, aynı Kanun’un 52. maddesinde öngörülen basamak yükseltme esasları çerçevesinde 12. basamak dahil basamak intibakının gerçekleştirilmesi gerekmekte, 12. basamaktan sonraki intibakın ise, borçlanma bedelinin ödenmesi tarihindeki Merkez Bankası döviz alış fiyatı üzerinden dolar kurunun günlük borçlanma miktarının 30 gün ile çarpılması suretiyle (Ödeme tarihindeki Merkez Bankası döviz kuru X 3,50 ABD Doları X 30 gün) bulunan bir aylık prim karşılığı borçlanma tutarı, aynı tarihteki 1479 sayılı Kanun’un 50. maddesine göre oluşturulmuş prim tablosundaki (bu Kanun’dan yararlanmak suretiyle tarafına aylık bağlanmış sigortalılara sağlık yardımı yapılmadığından sağlık sigortası primi hariç) en yakın tutarın karşılığı olan basamağı geçmeyecek şekilde, ayrıca 5510 sayılı Kanun’un geçici 7/4 ve 41/5. maddeleri hükümleri de nazara alınarak tespit edilip, daha sonra Türkiye’de 1479 sayılı Kanun kapsamındaki hizmetleri ile 506 sayılı Kanun kapsamındaki süreleri bu şekilde belirlenen basamağa intibak ettirilerek, basamak farkından kaynaklanan prim ve gecikme zammı borcunun belirlenip ödetilmesi ve belirlenen basamak üzerinden 1479 sayılı Kanun’un geçici 11. maddesi hükmüne göre aylığın belirlenmesi, yukarıda açıklanan şekilde belirlenen basamağın daha yüksek olması halinde davacının temyiz etmemiş olması nedeniyle davalı Kurum lehine kazanılmış usuli hakkın gözetilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.S o n u ç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), 29.09.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.