Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12650 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 134 - Esas Yıl 2016





Mahkemesi :İş MahkemesiMahkemece, ilamında belirtildiği biçimde davanın kabulüne karar vermiştir.Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.İncelenen dava dosyasında, davacının murisi sigortalının 25.12.2010 tarihinde vefat ettiği, 23.02.2015 tarihinde askerlik borçlanma talebinde bulunularak 23.02.2015 tarihinde 546 gün askerlik borçlanmasının yatırıldığı, davacının 23.12.2015 tarihinde ölüm aylığı için tahsis talebinde bulunduğu, Kurumun, 5510 sayılı Kanunun 32'nci maddesinde yer alan, "ölüm aylığı, her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, toplam 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması durumda iken ölen sigortalının hak sahiplerine, yazılı istekte bulunmaları halinde bağlanır" hükmü ile muris sigortalı açısından borçlanma olmaksızın 900 gün şartının yerine getirilmediği gerekçesiyle talebi reddettiği anlaşılmaktadır.Somut olayda çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, davacının murisi sigortalının askerlik borçlanmasının, 5510 sayılı kanunun 32/2-a maddesinde belirtilen “900 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası primi bildirilmiş olması” şartının oluşup oluşmadığının belirlenmesinde göz önüne alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır.5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 32'nci maddesinin ikinci fıkrasında; ölüm aylığının, en az 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş veya 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için, her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, toplam 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş durumda iken ölen sigortalının hak sahiplerine, yazılı istekte bulunmaları halinde bağlanacağı öngörülmüştür. Ayrıntıları Yargıtay ....29.09.2010 tarih ve 2010/21-301E. 2010/438 K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere, 506 sayılı Kanunun 108. maddesine göre malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında nazara alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı, sigortalının, yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı Kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihtir. Tahsis işlerinde nazara alınan sigortalılık süreleri, bu sürenin başlangıç tarihi ile, sigortalının tahsis yapılması için yazılı istekte bulunduğu tarih, tahsis için istekte bulunmuş olmayan sigortalılar için de ölüm tarihi arasında geçen süredir.Yukarıda belirtildiği üzere, yaşlılık/ölüm aylığı tahsisi için istenilen koşulların, sigortalılık başlangıç tarihi (gerek mülga gerekse halen yürürlükte bulunan sosyal güvenlik mevzuatına tabi olarak ilk defa çalışılmaya başlanılan tarih) ile aylık talep tarihi arasında (aylık talebinde bulunmuş olmayan sigortalılar için ise ölüm tarihi arasındaki sürede) gerçekleşmiş olması aranmaktadır.Bu arada “hizmet borçlanması”, sigorta kapsamında sayılan fakat bildirilmemiş ve primi ödenmemiş sürelerin, ilgili tarafından başvurularak primlerinin ödenmesi işlemidir. (....Sosyal Sigortalarda Hizmet Borçlanması ve Hizmetlerin Birleştirilmesi, Yaklaşım Dergisi, Temmuz/2005, Sayı:151) Önemle belirtilmelidir ki, sigortalının, mevcut olmayan bir süreyi borçlanabilmesi de, mümkün değildir.Bu yasal düzenleme ve açıklamalar ışığı altında inceleme konusu dava değerlendirildiğinde, 25.12.2010 tarihinde yaşamını yitiren sigortalı için 5510 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerekmekte olup, sigortalının borçlanılan süreler gözetilmeksizin hizmet sözleşmesine dayalı prim gün sayısı 900 gün olmadığı gibi, dosya kapsamında, askerlik süresinin borçlanılması durumunda da 1800 prim gün sayısı şartı bulunmadığından, 5510 sayılı Kanunun 32'nci maddesine göre davacı yönünden ölüm aylığı tahsisi şartlarının gerçekleştiğinden bahsedilemez.Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen maddi ve yasal olgular doğrultusunda, sigortalının başkaca sigortalılık sürelerinin varlığı davacıdan sorularak, gerektiğinde Kurumdan araştırılarak, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 18.10.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.