Mahkemesi :İş Mahkemesi Dava, maluliyet tespiti ve tahsis istemine ilişkindir.Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. İnceleme konusu somut olayda; davacının maluliyeti nedeniyle 5510 sayılı Yasanın 34/2. maddesi gereğince aylık bağlanması için tahsis talebinde bulunduğu, ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başladığı tarihten önce söz konusu maluliyetin bulunduğundan bahisle kurumun talebi red etmesi üzerine iş bu davanın açıldığı, Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 22.05.2015 tarihli raporunda, davacının beden çalışma gücünün en az %60’ını kaybetmiş olduğu, maluliyet başlangıcının 07.12.2011 tarihi olduğu ve işe giriş tarihi olan 16.10.1999 tarihinde malul olduğunu gösteren tıbbi belge olmadığının belirtilmesi üzerine, mahkemece, 5510 sayılı Yasanın 25. maddesi uyarınca dava tarihinden itibaren malulen emekliliğe hak kazandığının tespitine karar verilmiş ise de, söz konusu hüküm eksik araştırmaya dayalıdır. Sürekli iş göremezlik ve malullük halinin belirlenmesinde izlenecek yolun ne olduğu 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun “Sağlık Raporlarının Usul ve Esasları”na dair 95. maddesinde hükme bağlanmıştır. Buna göre, kurum sağlık tesisleri tarafından raporlara dayanılarak verilen kararlara karşı ilgililerin S.S.Yüksek Sağlık Kuruluna itiraz hakları mevcuttur. Söz konusu kurulun raporlarının Kurumu bağlayacağı diğer ilgililer yönünden bağlayıcı olmayıp, Adli Tıp Başkanlığı veya Tıp Fakültelerinin ilgili ana bilim dalı konseylerinden Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü çerçevesinde inceleme ve araştırma yapılmasını isteyebilecekleri 28.06.1976 tarih ve 6/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararının gereğidir. Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu raporu ile Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi raporu arasında çelişki ortaya çıkması durumunda, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.10.2010 gün ve 10-390 / 449 sayılı kararında da belirtildiği şekilde, çelişkinin Adli Tıp Kanunu'nun 15. maddesi gereği Adli Tıp Genel Kurulunca giderilmesi gereklidir. Çelişkinin Yüksek Sağlık Kurulu ile Tıp Fakültelerinin ilgili ana bilim dalından alınan sağlık kurulu arasında çıkması halinde de, amacın uyuşmazlığı en geniş katılımlı bir kurul kararı ile sona erdirmek, yeni çelişkilerin ortaya çıkıp uyuşmazlığı çözümsüzlüğe itmeyi engellemek olduğu dikkate alındığında, Adli Tıp Genel Kuruluna başvurulmalı ve alınacak raporla (maluliyet başlangıç tarihi de belirtilmek suretiyle ) uyuşmazlık sona erdirilmelidir. Bu durumda, Mahkemece yapılacak iş: 5510 sayılı Kanunun 58. maddesinde öngörülen prosedür uyarınca ve 5510 sayılı Yasanın 95’inci maddesi gereğince, öncelikle Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulundan, davacıdaki hastalık ve arazların ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başladığı tarihte var olup olmadığı ve maluliyetin bu tarih itibariyle bulunup bulunmadığı yönünde rapor alınmalı, maluliyetin daha sonra ortaya çıktığının belirlenmesi durumunda bu hastalık ve arazların, tahsis talep tarihinden(27.08.2012), 31.08.2013 tarihine kadar Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde; 01.09.2013 tarihi sonrası için Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği çerçevesinde malûl sayılmayı gerektirecek derecede bulunup bulunmadığı, malûl ise, malûllük halinin hangi tarihte oluştuğuna dair rapor alınmalı, iş bu rapora davacının itiraz etmesi halinde ise; Adli Tıp Kurumundan aynı şekilde alınacak raporla; bu raporun Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulundan alınan rapora göre sigortalı lehine olması ve davalının itiraz etmesi halinde ise, Adli Tıp Kurumu Kanunu'nun 15. maddesi kapsamında Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan aynı şekilde alınacak raporla itirazın değerlendirilmesini sağlayarak sonucuna göre karar vermektir. Yapılacak değerlendirmede, maluliyet başlangıç tarihi belirlendikten sonra, adı geçen tüzük ve yönetmelik hükümlerinde sigortalı lehine getirilen düzenlemeler var ise kuşkusuz bunların da dikkate alınması gerekecektir.Öte yandan, malullük sigortasından yararlanma şartlarına ilişkin 5510 sayılı yasanın 26. Maddesinin (c) fıkrası “Malûliyeti nedeniyle sigortalı olarak çalıştığı işten ayrıldıktan veya işyerini kapattıktan veya devrettikten sonra Kurumdan yazılı istekte bulunması” hükmüne amir olup, dosya kapsamından davacının güncel hizmet döküm cetvelinde 2013 yılı sonuna kadar çalışmasının bulunduğu anlaşılmakla, işten ayrılma ve yazılı talep şartının gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılmalı, maluliyet aylığının başlangıcına ilişkin 5510 sayılı yasanın 27. Maddesi de dikkate alınıp sonucuna göre hüküm kurulmalıdır. Yukarıda belirtilen hukuki ve fiili durumlar ışığında, Mahkemece, eksik inceleme ve araştırma sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 18.10.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.