Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12606 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 14878 - Esas Yıl 2016





Mahkemesi :İş Mahkemesi Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmün, davacı Kurum vekili ve davalılardan .... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.Dava; 30.12.2004 tarihli iş kazası sonucu sigortalıya bağlanan ilk peşin sermaye değerli gelir ile geçici iş göremezlik ödemesi ve tedavi masraflarının tahsili istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı olay tarihinde yürürlükte bulunan 506 sayılı yasanın 26. Maddesidir. Davalılar arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinin, bir başka ifade ile, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin varlığının usûlünce araştırılarak belirlenmesi gerekir.506 sayılı Kanunun 87. maddesi hükmüne göre aracı, bir işte veya bir işin bölüm veya eklentisinde işverenden iş alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran 3. kişidir. Asıl işveren taşeron ilişkisinin varlığı için öncelikle, işin başka bir işverenden alınmış olması, bir başka ifade ile asıl işverenin işverenlik sıfatına devredilen iş dolayısıyla sahip olması, asıl işyeri ya da işyerinden sayılan yerlerde kendi adına işçi çalıştırıyor olması gerekir. İşin belirli bir bölümünde değil de, tamamının bir bütün halinde ya da bölümlere ayrılarak başkalarına devredildiği, işten bu yolla tamamen el çekildiği, sigortalı çalıştırılmadığı için işveren sıfatının haiz olunmadığı durumda ise, bunları devralan kişiler alt işveren, devredenler de asıl işveren olarak nitelendirilemeyecektir. Aracı sıfatının kazanılmasında diğer koşullar ise; asıl işverenden istenilen işin, asıl iş ya da işyeriyle ilgili işin bir bölümünde veya işyeri eklentilerinde alınmış olması ve bu işte işi alanın kendi işçilerinin çalıştırılması ve bu nedenle de işveren sıfatına sahip olunmasıdır.İşverenin ve üçüncü kişilerin iş kazasındaki kasıt veya kusurunun tespiti amacıyla; iş kazasının oluşumuna ilişkin maddi olguların eksiksiz biçimde saptanması, sorumluluğu gerektiren her koşulun, kendi özelliği çerçevesinde araştırılıp irdelenmesi, işveren ve diğer ilgililerin kusur oran ve aidiyetlerinin belirlenmesi gerekir.Bu kapsamda; 6331 sayılı Kanunun 37’nci maddesi uyarınca yürürlükten kaldırılan ancak zararlandırıcı sigorta olayının meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan 4857 sayılı İş Kanunu'nun 77’nci maddesi uyarınca, işverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. İşverenler işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumluluktan konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar. Anılan madde ile, işverenlere, işçi sağlığı ve iş güvenliği kavramından kapsamlı olarak, her türlü önlemi almak yanında, bir anlamda objektif özen yükümlülüğü de öngörülmektedir. Bu itibarla işverenin, mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri, işçinin tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştığı takdirde gerekmeyeceği gibi bir düşünce ile almaktan sarfınazar etmesi kabul edilemez. ....ile .... ortak Komisyonunda işçi sağlığının esasları: Bütün işkollarında işçinin fiziksel, ruhsal ve sosyo-ekonomik bakımdan sağlığını en üst düzeye çıkarmak ve bunun devamını sağlamak; çalışma şartları ve kullanılan zararlı maddeler nedeni ile işçi sağlığının bozulmasını engellemek; her işçiyi kendi fiziksel ve ruhsal yapısına uygun işte çalıştırmak; özet olarak işin işçiye ve işçinin işe uyumunu sağlamak olarak tanımlanmaktadır. Belirlenen amaçlara ulaşmak, dolayısıyla iş kazalarını ve meslek hastalıklarını önlemek temel sorumluluktur. (Yargıtay ... 08.11.2006 gün ve E: 2006/10-696, K: 2006/704 sayılı kararı). Diğer taraftan, sigortalı veya hak sahipleri tarafından tazmin sorumlularına karşı açılan tazminat davasında alınan kusur raporu, rücu davası yönünden bağlayıcı olmayıp, kesinleşmesi halinde ancak güçlü delil niteliğinde sayılması gerekmektedir. Dava konusu somut olay incelendiğinde, davalılardan ....i tarafından yaptırılmakta olan okul inşaatının beton temininin davalı ... AŞ tarafından üstlenildiği, davalı ... nin de hazır betonun inşaata taşınması ve burada boşaltılması işini davalı ...’ne verdiği, olay günü davalı ...’ne ait olup diğer davalı ...’de pompa operatörü olarak çalışan .... idaresindeki seyyar beton pompası ile inşaatın zemin katına hazır betonun dökülmesi sırasında seyyar beton pompasının denge ayaklarından birinin kırılması ile pompanın yan yatması ve bom kolunun o sırada merdiven filizlerinin altındaki boşluğu kapatan sigortalının üstüne düşmesi ile kazanın meydana geldiği belirgin olduğundan, tüm davalılar açısından asıl işveren alt işveren ilişkisi yukarıda anlatılanlar ışığında irdelenip, kusur oran ve aidiyeti konusunda, İşçi ...Güvenliği ile iş kazasının vuku bulduğu iş kolunda uzman bilirkişi heyetinden yeniden rapor alınarak, varılacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır.Kabule göre de, birleşen dava hakkında davacı Kurum lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi yerinde görülmemiştir.Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir O hâlde, davacı Kurum vekili ve davalılardan .... vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem hâlinde davalı ...Ş.'ye iadesine, 18.10.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.