Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1244 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 23769 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi :İş MahkemesiDava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece, ilamda belirtilen nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair hüküm tesis edilmiştir.Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.Uyuşmazlığın çözümünde, davanın yasal dayanağını (mülga) 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi oluşturmaktadır. Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalı, diğer taraftan, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi, ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihi de kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden, hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır. Ayrıca, eldeki davaya ilişkin kuvvetli delil niteliğinde olan kesinleşen işçi alacağı davasının; Kurumun taraf olmaması nedeniyle, hak düşürücü süreye etkisi olmadığı bilhassa belirtilmelidir. Eldeki davada, davacı, 01.03.1995 – 30.06.1997, 03.08.1997 – 01.10.1997 ve 01.03.1999 – 09.02.2004 tarihleri arasında davalı işveren nezdinde geçen hizmetlerinin tespitini istemiştir. Kurum’un 25.02.2013 tarihli yazısına göre; davacının, davalı ... hakkında 19.01.2004 tarihli şikayetine ilişkin olarak Kontrol Memurluğunun 02.11.2004 tarihli, 53 sayılı ve 20.11.2004 tarihli Durum Tespit Tutanağında; işyerinde yapılan incelemede sigortasız çalışan ...’nün çalışmalarına rastlanılmadığı ve çalışmalarının Mahkeme kararı ile ispatlanması kanaatine varıldığı, bu durumun 28.12.2004 tarihli yazı ile kendisine bildirildiğinin belirtildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, işçilik alacaklarına ilişkin tazminat dosyası içerisinde yer alan ve Kuruma 19.01.2004 tarihinde 80815 varide sayısı ile intikal ettiği anlaşılan davacının şikayet dilekçesinde; davalı ... nezdindeki çalışmasını 06.01.1993 – 01.10.1997 ve 02.02.1999 – 09.02.2004 tarihleri arası olarak bildirmiş olması karşısında; 01.03.1999 – 09.02.2004 tarihleri arası çalışma süresinin hak düşürücü süreye uğramayacağı gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm tesis edilmiştir. Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ışığı altında, sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; hak düşürücü sürenin işlemeyeceği, eldeki davada 02.11.2004 tarihli Kurum Rapor’unda davacının çalıştığına dair bir tespitin yapılamadığı bu haliyle dava konusu tüm dönemlerin hak düşürücü süreye uğradığı belirgindir. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek dava konusu tüm dönemlerin hak düşürücü süreye uğradığı sebebiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O hâlde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 26.01.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.