Mahkemesi :İş MahkemesiDava, hizmet ve iş kazası tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ...tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. 1-) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-) Davalı ... ile aralarında davacı ve davalı ...’in de bulunduğu 21 kişi tarafından düzenlenerek imzalanan 15 hektarlık alanda gerçekleştirilecek bakım-temizlik çalışmalarına ilişkin . Fiyat Esasına ... Şartname’de, çalışma yapılacak bölmenin Orman İşletme...Koruma Memuru ve işi alan veya vekili ile müştereken gezilerek teslim edileceğinin, sahada üretim işinin ve ekonomik değeri olan orman emvalinin .. tarafından değerlendirilmesinden sonra işe başlanacağının, işin denetiminin ilgili İşletme Şefi ve Şefin görevlendireceği Orman Koruma Memuru tarafından yerine getirileceğinin, işin tesliminden sonra her bir iş kaleminin ölçülen miktarının vahidi birim fiyat ile çarpılması sonucu bulunacak Türk Lirası değeri üzerinden yükleniciye, birden fazla yüklenici olması durumunda yüklenicilerden birisinin ekip başı temsilci sıfatıyla temsilciye ödeme yapılacağının, diğer yüklenicilerin ekip başının temsilciliğini peşinen kabul edeceklerinin belirtildiği, ekip başı yüklenici olarak davalı ...in belirlendiği, gençlik bakımı, kültür bakımı, sıklık bakımı işleri ile ilgili olarak arazi üzerinde yapılan üretim tatbikatına ilişkin düzenlenen ... Tatbikat Tutanağı’nın, uygulamaya katılan davalı ...personeli, yüklenici temsilcisi sıfatıyla davalı ... davacının da aralarında bulunduğu yükleniciler tarafından imzalandığı, bu kapsamda davalı ...’in ormanlık arazide çalışacak kişileri topladığı, bu kişileri kendi aracıyla işe başlarken ve iş bitiminde çalışma yerine götürüp getirdiği, hizmet karşılığında hak edilen ücretlerin ilgililere dağıtımını yaptığı, 13.09.2007 günü ormanlık arazide çalışan ve davalı Kurumda sigortalılık tescili bulunmayan davacının, ağaç dalının gözüne çarpması sonucu görme yeteneğini yitirdiği anlaşılmakta olup 02.10.2006 – 13.09.2007 tarihleri arasında hizmet akdine tabi olarak geçmesine karşın bildirilmeyen çalışma sürelerinin ve 13.09.2007 günü meydana gelen olayın iş kazası olduğunun tespitine ilişkin davada mahkemece yapılan yargılamada, hizmet akdi ilişkisinin bulunmadığı gerekçesiyle istem reddedilmiştir. Davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun 2. maddesinde genel bir tanım yapılarak, bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanların bu Kanuna göre sigortalı sayılacakları belirtildikten sonra, 3. maddesinde kimlerin bu Kanunun uygulanmasında sigortalı sayılmayacakları ve hangi kişiler hakkında bazı sigorta kollarının uygulanmayacağı açıklanmış, 4. maddesinde, bu Kanunun uygulanmasında 2. maddede belirtilen sigortalıları çalıştıran gerçek veya tüzel kişilerin işveren olduğu bildirilmiş, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 4., 5., 6., 12. maddelerinde de benzer düzenlemeler yapılmıştır. Buna göre sigortalı sayılmanın koşulları; hizmet akdine göre çalışma, akitte öngörülen edimin (hizmetin) işverene ait işyerinde veya işyerinden sayılan yerlerde görülmesi, maddelerde belirtilen “sigortalı sayılmayan” kişilerden olunmamasıdır. 506 sayılı Kanunda tanımı yapılmayan hizmet akdinin 5510 sayılı Kanunun 3. maddesinde, 818 sayılı Borçlar Kanununda tanımlanan hizmet akdini ve iş mevzuatında tanımlanan iş sözleşmesini veya hizmet akdini ifade ettiği bildirilmiştir. Pozitif hukukumuzda 818 sayılı Kanunun 313 – 354. maddelerinde düzenlenen akit, işçinin belirli veya belirsiz bir zaman süresince hizmet görmeyi, iş sahibinin de kendisine ücret ödemeyi taahhüt ettiği bir sözleşme olarak tanımlanmış, aksine hüküm bulunmadıkça, sözleşmenin özel şekle tabi olmadığı belirtilmiş, ücretin, zaman itibarıyla olmayıp yapılan işe göre verilmesi durumunda da işçinin belirli veya belirsiz bir zaman için alınmış veya çalışmış olduğu sürece akdin “parça üzerine hizmet” veya “götürü hizmet” adı altında varlığını koruduğu açıklanmıştır. Belirtilmelidir ki “ücret” unsuruna her ne kadar tanımda ve iş sahibinin borçları belirtilirken yer verilmiş ise de 506 ve 5510 sayılı Kanunların sistematiği ve diğer maddelerinin düzenleniş şekline göre, anılan unsurun sigortalı niteliğini kazanabilmek için zorunlu olmadığının kabulü gerekmektedir. Baskın olan bilimsel ve yargısal görüşlere göre, iş sözleşmesinin ayırt edici ve belirleyici özelliği, “zaman” ile “bağımlılık” unsurlarıdır. Zaman unsuru, çalışanın iş gücünü belirli veya belirsiz bir süre içinde işveren veya vekilinin buyruğunda bulundurmasını kapsamaktadır ve anılan sürede buyruk ve denetim altında (bağımlılık) edim yerine getirilmektedir. Bağımlılık ise her an ve durumda çalışanı denetleme veya buyruğuna göre edimini yaptırma olanağını işverene tanıyan, çalışanın edimi ile ilgili buyruklar dışında çalışma olanağı bulamayacağı nitelikte bir bağımlılıktır. İş sözleşmesi çoğu kez 818 sayılı Kanunun 355. maddesinde tanımlanan eser sözleşmesi (istisna akdi) ile karıştırılabilmekte, ikisinin ayırt edilebilmesi bazı durumlarda güçleşmektedir. Çalışan, iş gücünü belirli veya belirsiz bir zaman için çalıştıranın buyruğunda bulundurmakla yükümlü olmayarak, işveren buyruğuna bağlı olmadan sözleşmedeki amaçları gerçekleştirecek biçimde edimini görüyorsa, sözleşmenin amacı bir eser meydana getirmekse, çalışma ilişkisi eser sözleşmesine dayanıyor demektir. İş sözleşmesinde ise çalışan, emeğini iş sahibinin emrine hazır bulundurmaktadır ve ücret, faaliyetin meydana gelmesinin sonucu için değil, bizzat yapılan faaliyetin karşılığı olarak ödenmektedir. 313. madde hükmünün açıklığı gereği, çalışanın kendi aletleri ile çalışması veya götürü hizmet sözleşmelerinde ücretin, yapılacak işe göre toptan kararlaştırılması olanaklı bulunduğundan, tarafların belli bir fiyat üzerinden anlaşmaları eser sözleşmesinin varlığını göstermediği gibi, götürü sözleşmelerde, bir süre için hizmet etme borcunun mu, yoksa önceden belirlenmiş bir sonucun meydana getirilmesi borcunun mu yüklenildiğinin kuşkulu bulunduğu durumlarda, araştırma yapılarak tarafların amacı, durumu ve yaşam deneyimleri gözetilip hukuki ilişki saptanmalıdır. Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde, taraflar arasında hazırlanan yazılı belgeler, 02.05.2008 tarihli Jandarma Karakol Komutanlığı ifade tutanağı, 14.05.2008 tarihli .. Cumhuriyet Başsavcılığı ifade tutanağı, 22.12.2008 tarihli .. Sulh Ceza Mahkemesi duruşma tutanağı içerikleri, mahkemece bilgi ve görgülerine başvurulan tanıkların anlatımları ile tüm dosya kapsamı karşısında davacı ile davalı ... arasında hizmet akdi ilişkisinin kurulduğu, bu ilişkide anılan davalının “işveren” olarak yer aldığı belirgindir. Şu durumda, yöntemince belirlenecek tanıklar dinlenilerek uyuşmazlık konusu dönemde yılın hangi aylarında, ayın hangi günlerinde çalışmanın gerçekleştiği açıklıkla ortaya konularak elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir. Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu istemin davalı ...yönünden de reddedilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının isteği durumunda davacıya geri verilmesine, 18.06.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.