Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11711 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 9905 - Esas Yıl 2016





Mahkemesi :İş Mahkemesi Davacı, 26.05.2011 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, bozma ilamına uyularak hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. 1-Mahkemece, Dairemizin bozma ilamına uyularak karar verilmiş ise de, bozma ilamının gereği yine tam olarak yerine getirilmemiş, dinlenen soyut nitelikteki tanık beyanlarına itibar edilerek karar verilmiştir.Dairemizin önceki bozma ilamında da belirtildiği gibi, 15.11.2007-25.05.2011 tarihleri arasında 506 sayılı Yasaya tabi 1267 gün sigortalılığı bulunan davacının, 26.05.2011 tarihli tahsis talebine kadar Kurumca, 10.10.1982-22.04.1983, 19.03.1990-26.10.2007, 08.11.2007-01.03.2011 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasaya tabi sigortalı kabul edildiği ve prim borcunun varlığı nedeni ile tahsis talebinin ret edildiği, 15.11.2007-01.03.2011 tarihleri arasındaki 506 sayılı Yasaya tabi sigortalılığının 1479 sayılı Yasaya tabi sigortalılığı ile çakıştığı anlaşılmaktadır.Davada öncelikle çözülmesi gereken sorun, davacının çakışan dönemde hangi yasal düzenleme çerçevesinde sigortalı olduğu hususudur.Mahkemece, Dairemizin önceki bozma ilamlarında belirtilen yasal düzenlemeler gözetilerek, sosyal g??venliğin vazgeçilmez ve kaçınılamaz kamusal yapısı gereği yöntemince ve re’sen araştırma yapılarak, davacının 08.11.2007 tarihinden itibaren devam eden vergi kaydının dayanağı olan minibüs işletmeciliği işinden kendi nam ve hesabına çalışmasının varlığı ayrıntılı olarak araştırılmalı, davacıdan kendisine ait olan minibüsü kime kiraya verdiği sorularak, varsa yazılı kira sözleşmesinin ibrazı istenmeli ve kiralayan kişinin kira ilişkisi başladığı tarihten itibaren yukarıda zikredilen yasal düzenlemeler kapsamında sigortalılığının bulunup bulunmadığı araştırılmalı, vergi ve maliye kayıtları getirtilerek belirtilen dönemde beyan edilen gelirler saptanmalı, aracın plaka kaydına göre emniyet müdürlüğünden araca yazılan ceza tutanaklarının varlığı ve kim adına tanzim edildiği sorulmalı, minibüsü kimin kendi nam ve hesabına işlettiği tespit edilmeli, varılacak sonuç uyarınca, anılan dönemde, 1479 sayılı Yasa ve 5510 sayılı Yasanın 4. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalı olarak kabul edilmesi gereken süre, kuşku ve duraksamaya neden olmayacak şekilde belirlenmelidir. Anılan dönemde, davacının 1479 sayılı Yasa ve 5510 sayılı Yasanın 4. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalılık şartlarını taşımadığının tespiti halinde, çakışan dönemde davacının 506 sayılı yasa ve 5510 sayılı Yasanın 4. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı olduğu kabul edilerek, şimdiki gibi karar verilmelidir.Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında yapılacak araştırma sonucu, çakışan dönemde 1479 sayılı Yasaya ve 5510 sayılı Yasanın 4. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine tabi sigortalılık şartlarının varlığı halinde ise; 01.10.2008 tarihi öncesi dönem yönünden sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılığın söz konusu olmaması nedeniyle, aynı döneme rastlayan gerçek ve fiili çalışmalardan hangisinin kişinin hayatında ekonomik olarak baskın çalışma niteliği taşıdığı hususunda, vergi ve maliye kayıtları getirtilmek, belirtilen dönemde beyan edilen gelirler saptanmak suretiyle bu çerçevede davacı; emek ve mesaisini ağırlıklı olarak hangi sigortalı çalışmaya tahsis ediyorsa, ekonomik yönden geçimini hangi çalışmadan sağlıyorsa o çalışmaya üstünlük tanınmalı, davalı Kuruma 506 sayılı Yasa kapsamında bildirilen hizmetlerin eylemli olup olmadığı araştırılmalı, davacının ekonomik yönden yaşamına etkin olan çalışmanın hangisi olduğu kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenmelidir. Bu belirlemeden sonra, 01.10.2008-01.03.2011 tarihleri arasındaki dönem yönünden ise, anılan tarihte yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasanın sigortalılık hallerinin birleşmesini düzenleyen 53. maddesinin birinci fıkrasında, sigortalının, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık hallerinden birden fazlasına aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılacağı belirtilmiş olup, 01.10.2008 öncesi yukarıda açıklanan ilkelere göre belirlenen gerçek ve fiili çalışmanın tabi olduğu sigortalılık gözetilerek önce başlayan sigortalılığa değer verilerek, varılacak sonucuna göre çakışan dönemde davacının tabi olduğu sigortalılık belirlenerek, tahsis şartlarının varlığı bu çerçevede değerlendirilerek karar verilmesinde yasal zorunluluk bulunmaktadır.Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.2-Kabule göre de, Yargılama giderleri (hüküm tarihinde yürürlükte bulunan) 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 323. maddesinde sayılarak, (ğ) bendinde vekâlet ücretine de yer verilmiştir.29.05.1957 gün ve 4/16 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği üzere, karşı tarafa yüklenmesi gereken ve yargılama giderlerinden olan vekâlet ücretine, diğer yargılama giderlerinde olduğu gibi mahkemece kendiliğinden (resen) hükmedilmesi gerekir.Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir (HMK m. 326/I). Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır(HMK m. 326/2).Hukuk Muhakemeleri Kanununun 326. maddesinde tarafların kusuru değil, davada haklı çıkma oranları göz önünde tutulmuştur.Eldeki davada; talebe göre davanın kısmen kabulüne karar verildiği halde, kısmen haklı çıktığı belirgin olan davalı lehine, avukatla temsil edildiğinden, karar tarihi itibariyle yürürlükte olan tarife uyarınca vekalet ücretine karar verilmesi ve davalının kabul ret oranına göre yargılama gideri ile sorumlu tutulması gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 26.09.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.