Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11542 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 2823 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi : İş Mahkemesi Dava, istirdat (geri alım) istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Hükmün davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Davacının ortağı olduğu limited şirkete ait işyerinde gerçekleşen iş kazasında sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya yapılan sosyal sigorta yardımları nedeniyle uğranılan davalı Kurum zararının tahsili için söz konusu işveren şirketin tüzel kişiliğine karşı rücuan tazminat davası açıldığı, kazanın oluşumunda %75 oranında kusuru saptanan şirket hakkında rücu alacağının hüküm altına alınarak kesinleştiği, Kurumca yapılan yasal girişimler sonucu alacağın şirketten tahsil edilememesi ve edilemeyeceğinin de anlaşılması üzerine davacı hakkında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre icra takibi başlatılarak kendisine 506 sayılı Kanun kapsamında bağlanan yaşlılık aylıklarına haciz konulup Nisan/2004 döneminden itibaren kesinti işleminin gerçekleştirildiği, hacze karşı şikayet yoluna başvuran davacının talebi ... İcra Hukuk Mahkemesi’nce 14.02.2007 tarihinde kabul edilerek 2007/77-64 sayılı kararla haczin kaldırıldığı, anılan yargı kararı sonrasında Kurumca Nisan/2007 döneminde kesinti işlemine son verildiği anlaşılmakta olup istem, aylıklardan yapılan kesinti tutarlarının yasal faiziyle birlikte geri alınmasına ilişkindir. Davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun 80/5. maddesinde, Kurumun, süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51., 102. ve 106. maddeleri hariç diğer maddelerinin uygulanacağı, 121/1. maddesinde, bu Kanun gereğince bağlanacak gelir veya aylıklar ve sağlanacak yardımların, nafaka borçları ve bu Kanunun 80. maddesine göre takip ve tahsili gereken alacaklar dışında, haciz veya başkasına devir ve temlik edilemeyeceği açıklanmış, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 88/16. maddesinde, anılan 80/5. madde hükmü yinelendikten sonra 93. maddesinin 1. fıkrasında, bu Kanun gereğince sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödeneklerinin, 88. maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemeyeceği bildirilmiş, söz konusu fıkraya 28.02.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5838 sayılı Kanunun 32/2(b) maddesiyle, “Bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepler, borçlunun muvafakati bulunmaması halinde, icra müdürü tarafından reddedilir.” ibaresi eklenmiştir. Diğer taraftan 6183 sayılı Kanunun 1/1. maddesinde, Devlete, il özel idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait yargılama gideri, vergi cezası, para cezası gibi asli, gecikme zammı, faiz gibi fer'i kamu alacakları ve aynı idarelerin akitten, haksız eylem ve haksız iktisaptan (sebepsiz zenginleşmeden) doğanlar dışında kalan ve kamu hizmetleri uygulamasından mütevellit olan diğer alacakları ile bunların takip giderleri hakkında bu Kanun hükümlerinin uygulanacağı, 2. maddesinde, çeşitli kanunlarda Tahsili Emval Kanununa göre tahsil edileceği bildirilen her çeşit alacaklar hakkında da bu Kanun hükümlerinin uygulanacağı, 3. maddesinde, bu Kanundaki kamu alacağı teriminin, 1. ve 2. maddeler kapsamına giren alacakları ifade ettiği belirtilmiştir. Yukarıdaki yasal düzenlemeler ışığında dava değerlendirildiğinde, Kurumun iş kazasına veya meslek hastalığına dayalı rücu alacakları, 6183 sayılı Kanun hükümleri kapsamında takip ve tahsili gereken alacaklar niteliğinde olmayıp bu çerçevede rücu borçlusu işveren şirketin ortakları hakkında söz konusu 121. ve 93. maddelerin uygulanamayacağı, işveren şirketin anılan borcu nedeniyle şirket ortaklarının gelir ve aylıklarının haczedilemeyeceği ve giderek gelir ve aylıklardan kesinti yapılamayacağı belirgindir. Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu davanın reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının isteği durumunda davacıya geri verilmesine, 11.06.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.