Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11340 - Karar Yıl 2006 / Esas No : 5359 - Esas Yıl 2006





Davacı,iş kazası sonucu geçici işgöremezlik durumuna giren sigortalıya yapılan harcama ve ödemeler nedeniyle uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir. Hükmün, davacı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Dava, zararlandırıcı sigorta olayı sonucu sigortalıya yapılan sosyal sigorta yardımları nedeniyle uğranılan Kurum zararının, 506 sayılı Kanunun 10. ve 26. maddelerine dayanılarak davalıdan rücuan tahsili istemine ilişkindir. Davalının oğlu olan dava dışı Hüsnü'nün evindeki tadilat işi konusunda Hüsnü ile kazalının babasının anlaştığı, kazanın anılan işin yürütümü sırasında elektrikli spiral motoru ile çalışılırken gerçekleştiği, davalı ve Hüsnü tarafından Kuruma sigortalı bildiriminde bulunulmadığı anlaşılmakta olup, mahkemece kusur incelemesi yaptırılmaksızın istemin reddine karar verilmiş ise de, bu kabul dosya içeriğiyle uyum göstermemektedir.506 sayılı Kanunun 2. maddesinde, bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanların sigortalı sayılacağı belirtilmiştir. Anılan Kanun kapsamında sigortalı sayılmanın koşulları; hizmet akdine göre çalışma, sözleşmede öngörülen edimin (hizmetin) işverene ait iş yerinde veya iş yerinden sayılan yerlerde görülmesi, kanunda açıkça belirtilen sigortalı sayılmayacak kişilerden olunmamasıdır. 4857 sayılı İş Kanununun 8. maddesinde "iş sözleşmesi" tanımına yer verilmiş ise de, her iki kanunun amacı, ortaya koyduğu ilkeler ve dayandığı hukuksal normlar farklılık gösterdiğinden, bu tanımın 506 sayılı Kanun yönünden bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Pozitif hukukumuzda hizmet akdi Borçlar Kanununun 313. maddesinde tanımlanmış olup, her ne kadar tanımda "ücret" unsuruna yer verilmiş ise de, 506 sayılı Kanunun sistematiği ve takip eden diğer maddelerin düzenleniş şekli, anılan unsurun sigortalı niteliğini kazanabilmek için zorunlu olmadığını ortaya koymaktadır. Baskın olan bilimsel ve yargısal görüşlere göre, hizmet akdinin ayırıcı ve belirleyici özelliği, "zaman" ve "bağımlılık" unsurlarıdır. Zaman unsuru, çalışanın iş gücünü belirli veya belirsiz bir süre içinde işveren veya vekilinin buyruğunda bulundurmasını kapsamaktadır ve anılan sürede buyruk ve denetim altında (bağımlılık) edim yerine getirilmektedir. Bağımlılık ise, her an ve durumda çalışanı denetleme veya buyruğuna göre edimini yaptırma olanağını işverene tanıyan, çalışanın edimi ile ilgili buyruklar dışında çalışma olanağı bulamayacağı nitelikte bir bağımlılıktır. Hizmet akdi, çoğu kez Borçlar Kanununun 355. maddesinde tanımlanan istisna akdi (eser sözleşmesi) ile karıştırılabilmekte, ikisinin ayırt edilebilmesi bazı durumlarda güçleşmektedir. Çalışan, iş gücünü belirli veya belirsiz bir zaman için çalıştıranın buyruğunda bulundurmakla yükümlü olmayarak, işveren buyruğuna bağlı olmadan sözleşmedeki amaçları gerçekleştirecek biçimde edimini görüyorsa, sözleşmenin amacı bir eser meydana getirmekse, çalışma ilişkisi istisna akdine dayanıyor demektir. Hizmet akdinde ise çalışan, emeğini iş sahibinin emrine hazır bulundurmaktadır ve ücret, faaliyetin meydana gelmesinin sonucu için değil, bizzat yapılan faaliyetin karşılığı olarak ödenmektedir. Öte yandan; 313. madde hükmünün açıklığı gereği, çalışanın kendi aletleri ile çalışması veya götürü hizmet sözleşmelerinde ücretin, yapılacak işe göre toptan kararlaştırılması olanaklı bulunduğundan, tarafların belli bir fiyat üzerinden anlaşmaları istisna akdinin varlığını göstermediği gibi, götürü sözleşmelerde, bir süre için hizmet etme borcunun mu, yoksa, önceden belirlenmiş bir sonucun meydana getirilmesi borcunun mu yüklenildiğinin şüpheli bulunduğu durumlarda, araştırma yapılarak tarafların amacı, durumu ve yaşam deneyimleri gözetilip hukuki ilişki saptanmalıdır. Bu açıklamalar ışığı altında inceleme konusu dava değerlendirildiğinde, davalı ile bilgi ve görgüsüne başvurulan kişilerin anlatımları, işin ve çalışmanın niteliği karşısında kaza geçiren kişi ile kurulan hukuki ilişkinin hizmet akdi olduğu anlaşılmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki; işveren olarak kabul edilen ve yasal yükümlülüklerini yerine getirmediği için hakkında kaza sonrasında Kurumca idari işlem tesis edilen davalının iptal istemiyle Samsun İdare Mahkemesi'ne açtığı dava sonunda, taraflar arasında hizmet akdinin bulunmadığı gerekçesiyle verilen ve kesinleşen iptal kararının işbu dava yönünden bağlayıcı yönü bulunmadığı açıktır.Hizmet akdinin varlığı ve gerçekleşen kazanın iş kazası niteliğinde bulunduğu, böylelikle belirlendikten sonra, ilgililerin kusur durumlarının saptanması önem arz etmektedir. Bu konuda, davalı ile oğlunun açılan ceza davası sonunda kusursuz bulunarak beraat ettikleri ve kararın kesinleştiği belirgin ise de, Borçlar Kanununun 53. maddesi hükmüne göre, hukuk mahkemesi hakimi, kusur durumunun belirlenmesinde ceza hukukunun sorumluluğa ilişkin hükümleriyle ve ceza mahkemesinden verilen beraat kararı ile bağlı değildir. Bu nedenle, anılan ceza davası dosyası, yukarıda belirtilen idari dava dosyası ile birlikte yalnızca delil olarak değerlendirilebilir. Sonuç itibarıyla; öncelikle 506 sayılı Kanunun 4. maddesi kapsamında "işveren" ve varsa "işveren vekili" konumunda yer alan kişi/kişiler saptanmalı, daha sonra iş güvenliği ve işçi sağlığı konularında uzman kişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığı ile yöntemince 506 sayılı Kanunun 26 ncı, 4857 sayılı Kanunun 77 nci ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğünün 2 vd. maddelerine uygun olarak kusur incelemesi yaptırılarak ilgililerin kusur oran ve aidiyetleri belirlenmeli, davanın 26. madde ile birlikte 10. maddeye de dayandığı dikkate alınarak sonucuna göre karar verilmelidir. Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurmaksızın, mahkemece, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu istemin reddi yönünde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, Başkan Vekili M.Zafer Erdoğan'ın muhalefetine karşı; Üyeler Sami Koçak, Süleyman Caner, Neslihan Sever, Ali Göcen'in oylarıyla ve oyçokluğuyla 21.09.2006 gününde karar verildi.KARŞI OYŞefik'in yaralanmasıyla sonuçlanan olayın meydana geldiği dava konusu iş, davalıya ait evin üçüncü katındaki ara ahşap ve cemakanlı bölmeyi sökme işidir. Sözleşme sırasında davalı ile işi alan Şefik Cebeci bedel üzerinde anlaşmışlar ve işin 250.000.000 TL'ye yapılması konusunda mutabık kalmışlardır.Mahkeme ile Dairemiz çoğunluğu arasındaki uyuşmazlık Şefik'in üstlendiği bu iş dolayısıyla davalı ile arasındaki hukuki ilişkinin hizmet akdi mi, istisna akdi olduğu noktasında toplanmaktıdır.Hizmet akdi Borçlar Kanunun 313 ve mütakip maddelerinde açıklanmıştır. Buna göre hizmet akdinin üç önemli unsuru vardır. Zaman, bağımlılık ve ücret.İstisna akdi ise Borçlar Kanunun 355 ve müteakip maddelerinde yer almaktadır. İstisna akdinde, iş sahibine bağlı olarak onun emir ve direktifi altında belirli veya belirsiz bir zaman süresi içinde hizmet etmek değil, belli bir bedel karşılığı tarafların üzerinde anlaştıkları belirli bir şeyin ortaya konulması yani üretilmesi söz konusudur.Olayımızda adı geçen kişiler arasında davalının emir ve direktifi altında bir çalışmanın varlığından söz edilemeyeceği aksine sözleşme anında kararlaştırılan belirli bir bedel (semen) karşılığında belli bir onarım işinin yapılmasının mevcut olduğu ve bu nedenle davalı ile işi üstlenen ve yapım sırasında yaralanan Şefik Cebeci arasındaki ilişkinin istisna hukuki temeline dayandığı ve böylece davalı İbrahim Köksal'ın 506 sayılı Kanun kapsamında işveren olmadığı ve meydana gelen iş kazasından da sorumlu tutulmasının 506 sayılı Kanunun 4. ve 26. maddeleri uyarınca mümkün bulunmadığı kabul edilmelidir.Dosyada mevcut İdare Mahkemesi kararları da bu görüşü paylaşmaktadır. Mahkemenin konuyu hukuki yönden yeterli açıklıkla tartışmamış olmasına rağmen bu gerekçeyle davayı reddetmiş olması isabetlidir. Bu sebeple hükmün onanması gerektiği düşüncesiyle çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum. Başkan Vekili M.Zafer ERDOĞAN Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar KİŞİLER ARASINDAKİ KONUŞMANIN KAYDA ALINMASI Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü: Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuç TİCARİ DEFTERLERİN TALEP EDİLMESİNE RAĞMEN İBRAZ EDİLMEMESİ / ALEYHE YORUMLANAMAMASI Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Yalova 2.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 21.09.2011 gün ve 2010/507 E.-2011/342 K. sayılı karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 12.06.2012 gün ve 2012/4241 E- 2012/99 EMSAL ÜCRET ARAŞTIRMASI • SENDİKALAR MESLEK KURULUŞLARI 4857 sayılı İş Kanunu'ndan 32.maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir.Kanun'un kabul ettiği sınırlar içinde tarafl Yargıtay Yargıtay Karar Arama Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ? Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama Yargıtay Kanunu Yargıtay İş Bölümü Yargıtay Haberleri Karar Arama Yargıtay Kararları Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Yargıtay Ceza Dairesi Kararları BAM Kararları Danıştay Kararları Anayasa Mahkemesi Kararları Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları Karar Arama Nasıl Yapılır? Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir? Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır? BAM Karar Arama Nasıl Yapılır? Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır? Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?