Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11048 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 25271 - Esas Yıl 2013





Mahkemesi :İstanbul 19. İş MahkemesiTarihi :19.09.2013No :2013/116-2013/61 Dava, A..r.. sigortasına giriş olan 04.01.1982 tarihinin Türkiye’de sigorta başlangıcı olarak belirlenmesi, 25.09.1985 ve 31.05.1995 doğumlu iki çocuk için 5510 sayılı Yasanın 41.maddesi uyarınca toplam 4 yıllık süreyi borçlanabileceğinin tespiti istemine ilişkindir. Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar vermiştir. Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin, konuya ilişkin 29’uncu maddesinin 4’üncü bent hükmü, bir kimsenin Türk sigortasına girmeden önce, A..r.. sigortasına girmiş bulunması halinde, rant sigortasına giriş tarihinin, Türk sigortasına giriş tarihi olarak kabul edileceğini öngörmüştür. Ancak anılan sözleşme hükmünün uygulanabilmesi, A..r.. sigortasına giriş tarihini içerecek şekilde yurt dışı borçlanmasının usulünce yapılması halinde mümkündür. Diğer taraftan, dava dosyası içerisinde yer alan 10.04.2007 tarihli Nürnberg Başkonsolosluğu yazısı ile eki aynı tarihli sigorta durumunu gösterir belgede; davacının, ranta giriş tarihini de içerecek şekilde 19.08.1980-09.07.1982 tarihleri arası Almanya primlerini 24.09.1985 tarihli kararla iade alarak yurt dışı çalışmalarını tasfiye ettiği belirtilmektedir.Prim iadesi suretiyle tasfiye edilen yurt dışı hizmetlerindeki tasfiye edilme hali, söz konusu yurt dışı sürelerinin, 3201 sayılı Yasa uyarınca borçlandırılarak sigortalının sosyal güvenliği bakımından değerlendirilmesinde, aksine bir düzenleme bulunmadığından engel değildir. Ancak tasfiye edilen yurt dışı hizmetlerin, sigortalılık başlangıcında esas alınabilmesi mümkün de bulunmamaktadır. Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında bağıtlanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin, konuya ilişkin 29’uncu maddesinin 4’üncü bent hükmü, bir kimsenin Türk sigortasına girmeden önce, A..r.. sigortasına girmiş bulunması halinde, rant sigortasına giriş tarihinin, Türk sigortasına giriş tarihi olarak kabul edileceğini belirtmekle birlikte, anılan hükmün uygulanabilirliği, her iki ülke mevzuatına göre dikkate alınabilecek bir sigortalılık süresinin bulunması halinde mümkündür. Sigortalı hizmetlerin tasfiye edilmesi halinde, tasfiyeye uğramış hizmetlerin sosyal sigorta hukuku açısından geçerliliğini yitirmiş sayılması ve artık her iki ülke mevzuatına göre nazara alınabilecek bir sigortalılık süresi kalmayacağından, Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında aktedilen Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin, konuya ilişkin 29’uncu maddesinin 4’üncü bent hükmü uyarınca, r..sigortasına giriş tarihinin, Türkiye’de sigorta başlangıcı olarak sayılması mümkün olmayacaktır. Kuşkusuz bu halde sigorta başlangıcı, 3201 sayılı Yasanın 5’inci madde hükmü çerçevesinde belirlenmesi gerekecektir. Şu halde yapılması gereken iş, 3201 sayılı Yasa kapsamında borçlanmaya konu yapılan ve rant sigortasına giriş tarihini de kapsayan 19.08.1980-09.07.1982 tarihleri arası yurt dışı çalışmaların tasfiye edilip edilmediği, tasfiye edilmeyen ve r..sigortası kapsamında bulunan başka bir sürenin bulunup bulunmadığı usulünce yapılacak araştırma ile belirlenmeli; tasfiye edildiğinin anlaşılması halinde ve Türk-Alman Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin sigorta başlangıcına dair sözleşme hükmünün uygulanmasını gerektirecek nitelikte başkaca rant sigortasına girişin de bulunmaması halinde, sigorta başlangıcı ve doğum borçlanmasına ilişkin davacı istemi, yukarıdaki ilkeler çerçevesinde yeniden değerlendirilmeli ve varılacak sonuca göre karar verilmelidir. Öte yandan, kabulüne karar verilen davada 25.09.1985 ve 31.05.1995 doğumlu iki çocuk için 5510 sayılı Yasanın 41.maddesi uyarınca toplam 4 yıllık sürenin borçlanabileceğine ilişkin davacı istemi hakkında, olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi ayrıca yerinde görülmemiştir. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli hüküm bozulmalıdır. SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 15.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.