ESAS NO : 2014/20894 KARAR NO : 2015/10947 T.C. YARGITAY 10.Hukuk DairesiEsas Karar2014/20894 2015/10947Y A R G I T A Y İ L Â M IMahkemesi :.. İş MahkemesiDava, kesildiği tarih itibariyle yaşlılık aylıklarının ödenmesi gerektiğinin tespiti ile aksine Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir..Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.Davanın yasal dayanağı; 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun Geçici 7. maddesindeki; “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı kanunlar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20. maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler.” düzenlemesi ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı gereği 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25. maddeleridir. 01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25. maddelerinde “...kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler...”, “meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren” zorunlu... sigortalısı sayılmışken, anılan maddelerde 19.04.1979 gün ve 2229 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, “kendi adına ve hesabına” çalışma koşulu ve belirtilen nitelikte çalışmaya başlama tarihi sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir.20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun ile yapılan düzenlemede, kendi adına ve hesabına çalışma koşuluna ek olarak “gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar” için mükellefiyetin başlangıç tarihinden, “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmakla beraber gelir vergisinden muaf olanlardan kanunla kurulu meslek ./... kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar” kayıtlı oldukları tarihten itibaren sigortalı sayılmaktadır.22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikte ise bu kez, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gerçek ve götürü usûlde gelir vergisi mükellefi olanlar,...Siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlardan” gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanlar da ... Siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılmışlardır.02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemede de; kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gelir vergisi mükellefi olanlar ile, gelir vergisinden muaf olanlardan ... Sicili ile birlikte kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun olarak kayıt olanlar” sigortalı sayılmışlardır.Yukarıda açıklanan tüm bu Kanunlarla yapılan değişiklikler; önceki mevzuatın öngördüğü koşullara sahip olan sigortalıların, sigortalılık niteliklerine son vermemekte, değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten sonra ...sigortalılık niteliğini kazananlar yönünden yeni düzenlemeler içermektedir. Tersinin kabulü, kazanılmış hakları ortadan kaldırmak olur ki, bu durumun kabulüne yasaca ve hukukça olanak olmadığı açıktır.Davaya konu somut olayda; 10.03.1981 – 14.09.1982 ve 16.12.1991 – 01.09.1997 tarihleri arasında nakliyecilik mesleğinden vergi kaydı bulunan, 01.10.1974 – 28.04.2006 tarihleri arasında... ve Otomobilciler odasında oda kaydı bulunan davacının, 17.02.1995 tarihli giriş bildirgesine ve 5362 sayılı Kanunun 3. Maddesine istinaden zorunlu ... sigortalılığının devam ettirilmesine ilişkin dilekçesine istinaden, Kurum tarafından 20.04.1982 – 14.09.1982 ve 22.03.1985 – 21.07.2008 tarihleri arasında sigortalılığı kabul edilerek, 600 günlük askerlik borçlanması da gözetilerek, davacının 21.07.2008 tarihli tahsis talebi doğrultusunda 01.08.2008 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlandığı, 2010 yılında Kurum Denetmenin, oda kayıtlarında yaptığı inceleme sonucunda, üye kayıt defterinde davacının kayıt tarihinden sonra noter tasdikinin yapılması, kayıt ve müracaat tarihlerine göre müteselsil sırayı takip etmemesi, karar defterindeki karar tarihinden sonra noter tasdiki yapılması nedenleri ile oda kaydının geçersiz sayılması üzerine Kurum tarafından davacı, 20.04.1982 – 14.09.192 ve 16.12.1991 – 01.09.1997 tarihleri arasında zorunlu Bağ-Kur sigortalısı kabul ederek, davacının yaşlılık aylığının kesilmesine ve yersiz aylık nedeniyle borç tahakkuk ettirilmesine dair işlem yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacının, 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı olarak kabul edildiği dönemlerde yürürlükte olan yukarıda açıklanan 2654, 3165 ve 4956 sayılı Kanunlarla getirilmiş düzenlemelere göre sigortalılık niteliğinin varlığı sorunu çözümlenmelidir. Belirtmek gerekirse anılan düzenlemelerin açıkça değindiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden, "vergi dairesine/meslek kuruluşuna/sicile kayıtlı olmak" ile birlikte “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma” olgusunun varlığı zorunlu ve asli unsurlar olup, her iki şartın birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. ../...Mahkemenin, oda kaydına dayalı... sigortalılığını iptal eden Kurum işleminin iptaline yönelik kararında davacının, oda kaydının bulunduğu dönemlerde kendi nam ve hesabına çalışması bulunup bulunmadığı yönünde araştırması yetersizdir.Açıklanan yasal düzenlemeler çerçevesinde mahkemenin yapacağı iş; 1479 sayılı Kanunun 26. maddesinde düzenlenen, “sosyal güvenliğin vazgeçilmez ve kaçınılamaz” kamusal yapısı gereği yöntemince ve re’sen araştırma yapılarak, davacının, kendi nam ve hesabına çalışıp çalışmadığının tespiti için, davacıya maddi delilleri olup olmadığı sorularak, varsa bunları mahkemeye sunmak üzere davacıya önel verilmeli, davacının adına hertürlü motorlu araç gereç kaydı olup olmadığı, yoksa, gerçekten kendi nam ve hesabına bağımsız çalışmasının nasıl olduğu, trafik sicili, zabıta, maliye, muhtarlık vs. marifetiyle araştırılmalı, oda aidatı ödeyip ödemediği, hazirun cetvellerinde yazılı olup olmadığı sorulmalı; gerektiğinde, oda kaydını yapan ve terkin eden ilgililer tanık olarak dinlenmeli; ... ve Otomobilciler Odasındaki kaydın gerçek bir çalışmaya ilişkin olup olmadığı; hiç bir kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya konularak, yine davacının af kanunları kapsamında geçmişe yönelik prim ödemeleri araştırılıp, davacının 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olarak kabul edilmesi gereken süre/süreler kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde ortaya konarak yapılacak değerlendirme sonucuna göre karar verilmelidir. Mahkemenin bu maddi ve hukuki olguları gözetmeksizin eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar vermiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 04.06.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.