Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10943 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 26198 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi : . İş Mahkemesi Dava, ödeme emrinin iptali ve borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir. Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik ...tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.Somut olayda; davacı, ...sinin tamamını 12.02.2007 tarihli noter senedi ile devrettiğini, şirketin işsizlik sigortası prim borcuna ilişkin 2006/6 , 2007/3 ve 2007/4 aylarına ilişkin yine şirketin 2007/3 ve 2007/4. aylarına ilişkin gönderilen iki adet ödeme emrine konu borçtan sorumluluğu bulunmadığından, ödeme emirlerinin iptalini ve borçlu olmadığının tespitini istemiş, mahkemece, davacının, şirket ortaklığını devraldığı 26.12.2002 – 12.02.2007 tarihleri arasında şirketin prim borçlarından şirket müdürü sıfatıyla şirket ile birlikte teselsülen sorumlu olduğunu, yine şirket adına kayıtlı 4 adet araçta çeşitli kurumlar ile icra müdürlüklerine ait bir çok haczin bulunduğundan bahisle şirketin araçlarının model ve markaları gözetilerek hacizler dikkate alarak davaya konu prim borcunu karşılanamayacağı, başkaca bir mal varlığı şirketin bulunmadığı belirtilerek davacının dava dışı şirket ile teselsülen sorumluluğu bulunduğu kabul edilip, davacının davası reddedilerek davacıya her iki ödeme emrindeki prim aslı toplamının %10 kötüniyet tazminatına hükmedilmiştir. Eldeki davada, davacının 26.12.2002 tarihinde hisse devri sözleşmesi ile ortaklığı aldığı, 12.02.2007 tarihli noterden düzenlenen, hisse devri ile ortaklıktan ayrıldığı, 28.09.2005 tarihli...nde davacının, şube açılması ve bu şubeyi temsil ve ilzama yetkili şube müdürü olarak yetki verildiği, ..., anılan dava dışı limited şirketin ortak ve şube müdürü olarak hem davacı hem de diğer ortağın ismi verildiği, dayanak olarak ilgili yönetim kurulu kararı ya da ...i belirtilmediği anlaşılmaktadır.Davacının limited şirkette temsilci veya ortak olması halinde sorumluluğu hususundaki düzenlemeler irdelendiğinde; Amme alacakların tahsilinde kanuni temsilcinin sorumluluğuna ilişkin 6183 sayılı Kanun’un 35. maddesindeki düzenlenme genel bir düzenleme olup, prim tarihinde alacaklarına ilişkin olarak 506 sayılı Kanunun 80. maddesi ile özel nitelikte yasal bir düzenleme getirilmiştir. Bu maddeye göre sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri Kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludurlar. Bu düzenleme karşısında, davacının şirketi temsil ve ilzama yetkili müdür konumda olup olmadığının şirketin tüm ticaret sicil kayıtları getirtilerek irdelenmesi, şirketi temsile yetkili olduğunun belirlenmesi halinde ise 506 sayılı Yasanın 80. madde gereğince sorumluluğunun bulunup bulunumadığı, var ise müteselsilen sorumlu olacağı hatırda tutularak, davalı Kurumun müteselsil borçlulardan herhangi birine gitmekte serbest olduğu unutulmamalıdır.Davacının, şirketi temsil ve ilzama yetkisinin bulunmadığının anlaşılması halinde ise; davanın yasal dayanağı, 6183 sayılı Amme Alacakları Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 22.07.1998 gün ve 4369 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle değişik 35. maddesidir. Limited şirket ortaklarının sorumluluğunu düzenleyen anılan maddede “Limited şirket ortakları şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar” hükmü öngörülmüştür.Bu kapsamda davacının ortağı olduğu şirket hakkında araştırma yapılarak işveren şirketten davalı Kurum alacağının tahsilinin mümkün olup olmadığı veya 6183 sayılı Yasanın 3. maddesi gereği şirketten tahsil edilip edilemeyeceği, şirket hakkında yapılan başka takip veya haciz işlemelerinin bulunup bulunmadığı araştırılmalı, var ise veya Kurum alacağının işveren şirketten tahsilinin mümkün olmadığı belirgin ise, ortak alan davacının sorumluluk dönemi belirlenmeli bu bakımından da davacının 12.02.2007 tarihli noterden devir olgusu dikkate alınarak davacının 12.02.2007 tarihine kadar hissesi oranında sorumlu olduğu tutar kurumdan sorulmak suretiyle belirlenmelidir. Mahkemece, yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, davacının ortağı olduğu ...ilişkin Kuruma tescilli işyeri olup olmadığı, davaya konu ödeme emirlerinin... ya da şubesine ilişkin olup olmadığı araştırılmalı, davacının Limited şirkete ilişkin öncelikle davaya konu ödeme emirlerine esas dönemleri kapsar, temsil ve ilzam yetkilisi olup olmadığı, ilgili Ticaret sicil memurluğundan dayanak belgelerde celbedilip belirlenmeli, varlığı halinde 506 sayılı Yasanın 80. maddesi gereğince müteselsilen, yokluğu halinde ise 6183 sayılı Yasanın 35. maddesinin 1’inci fıkrası kapsamında sorumluluğunun hisse devir tarihi itibari ile belirlenmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedendir.O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, istek halinde temyiz harcının davacıya iadesine, 04.06.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.