Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10905 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 6098 - Esas Yıl 2015





Mahkemesi :İş Mahkemesi Davacı Kurum, 06.08.2005 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle vefat eden Emekli Sandığı iştirakçisin hak sahibine bağlanan yetim aylığının yasal faizi ile birlikte davalılardan tazminini istemiştir.Mahkemece, ilâmında belirtilen gerekçelerle, davanın reddine karar verilmiştir.Hükmün, davacı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.Öncelikle, ...... Hukuk Dairesinin 29.04.2010 günlü, ........... Esas, ......... K. sayılı ilamıyla, Ankara ........ Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen davanın iş mahkemesinde görülmesi gerektiğinden bahisle verilen bozma ilamı ve bu ilama dayalı olarak verilen görevsizlik kararının kesinleşmesi neticesinde davanın iş mahkemesinde görüldüğü anlaşılmaktadır. 1086 sayılı Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanununun 25/III ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 23/2. maddelerinde; “...kanun yolu incelemesi sonucunda kesinleşen; göreve veya yetkiye ilişkin kararlar, davaya ondan sonra bakacak mahkemeyi bağlar.” hükmü yer almakta olup, Hukuk Genel Kurulu'nun 22.11.2006 gün ve ......... E-...... K., 28.03.2007 gün ve ........... E.-.......... K. sayılı Kararlarında da belirtildiği üzere; temyiz incelemesi sonucu kesinleşen göreve ilişkin kararlar davaya ondan sonra bakacak mahkemeleri olduğu gibi Yargıtay Dairelerini de bağlayacağından, görev konusu incelenmeksizin esasa ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi gerekmiştir. Davanın yasal dayanağı olan, 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununun 129. maddesinde; “Vazifeleri içinde veya dışında her hangi sebeple zarar görmüş veya tehlikeye düşmüş ve bundan dolayı adi malül durumuna girmiş iştirakçilerin veya bunlardan ölenlerin, dul ve yetimlerinin; sebep olanlar aleyhine açacakları davaları Sandık dahi kovuşturmaya ve bu davalara üçüncü şahıs olarak girmeye ve dul ve yetimler tarafından dava açılmamış ise bunu doğrudan doğruya açmaya yetkilidir.Dava sonunda para tazminatı da alınırsa bundan kovuşturma için yapılan masraflarla birlikte emekli, adi malûllük, dul ve yetim aylıkları bağlanan hallerde bu aylıkların beş yıllığı; (Toptan ödeme) yapılan hallerde de bunların toplamının yarısı Sandıkça alınarak, varsa, geri kalanı ilgililere ödenir.Sebep olanlar iştirakçi ise ve bunlara bu kanuna göre Sandıklarca her hangi adla olursa olsun ödeme yapılacaksa istihkakları dava sonuna kadar hükmolunacak tazminata karşılık olmak üzere ödenmez” hükmü yer almaktadır. Hukuk Genel Kurulunun; 03.02.2010 tarih ve ............ Esas, ............ Karar sayılı ilamı ile, 23.02.2000 tarih ve ....... ve ........... sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere; bir borcu yerine getiren kimsenin alacaklının haklarına halef olabilmesi için halefiyetin kanunda açıkça öngörülmüş bulunması gerekir. Kanunda açıkça öngörülmediği sürece bir halefiyetin doğması mümkün değildir. Halefiyet kanununda belirtilmiş belirli durumlarda doğar. Diğer bir anlatımla halefiyet halleri sınırlı sayıda olma (numerus clausus) kuralına bağlıdır. Kanunda açıkça öngörülmediği sürece bir halefiyetin doğması mümkün değildir. Örneğin, (BK. mad. 109, 69, 147/1, 496, mk. 799, TCK, 654/1, 907, 915, 920, 933, 936, 937, 813, 1301, 1361, 506 sayılı SSK. mad. 26, 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu mad. 129,1479 sayılı Bağ-Kur kanunu mad. 63.)Anılan maddenin 2. fıkrasında, sınırlı da olsa bir rücu hakkının tanındığı kabul edilmelidir. (Ahmet Kılıçoğlu, Özel ve Sosyal Sigortalarda Halefiyet ve Rücu, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Yayın Tarihi: 1974 Sayı: 1 Cilt: 31 ) Diğer taraftan, 25 Nisan 1978 gün ve 16269 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 6.3.1978 gün ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurul Kararı üzerinde de durulması gereği vardır. Anılan Kararda, ölenin bakmakta olduğu veya ileride bakacağı sayılan kişilerin yoksun kaldıkları zararın diğer bir deyişle destekten yoksun kalma tazminatının saptanmasında T.C. Emekli Sandığınca bağlanan gelirlerin indirilmemesi görüşü benimsenmiş olup, sözü edilen İçtihadı Birleştirme Kararının, 129. maddenin 2. fıkrasının açık hükmü gereğince Sandığın yaptığı masrafları Kanunda yer alan çerçevede tahsil edebileceği açık olduğuna göre, uygulamada kullanılan “Emekli Sandığı tarafından bağlanan gelirlerin rücuya tabi olmadığına” ilişkin ifadenin, belirtilen Kararda da belirtildiği üzere; zarar veren şahsın Emekli Sandığının ödediği meblağın, kendisinin ödemek zorunda kalacağı tazminattan indirilmesini isteyemeyeceği şeklinde anlaşılması gerekmektedir.Ayrıca, anılan maddenin 2. fıkrasında, paylaşımın ne şekilde gerçekleşeceği öngörüldüğüne göre, 1. fıkranın incelenmesinde ise, anılan fıkrada; “Vazifeleri içinde veya dışında her hangi sebeple zarar görmüş veya tehlikeye düşmüş ve bundan dolayı adi malül durumuna girmiş iştirakçilerin veya bunlardan ölenlerin, dul ve yetimlerinin; sebep olanlar aleyhine açacakları davaları Sandık dahi kovuşturmaya ve bu davalara üçüncü şahıs olarak girmeye ve dul ve yetimler tarafından dava açılmamış ise bunu doğrudan doğruya açmaya yetkilidir.” denildiğinden, Emekli Sandığının iştirakçisinin uğradığı zarar nedeniyle iştirakçisi veya hak sahipleri adına dava açmaya kanundan dolayı yetkili olduğu şüphesizdir.04.06.1958 gün ve 15/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca; olayları anlatmak taraflara, hukuki nitelendirme ise hâkime aittir. Somut olayda, Emekli Sandığı'nın iştirakçisinin uğradığı zarar nedeniyle hak sahiplerinin zarar verenlere yönelttiği davanın destekten yoksun kalma tazminatı davası niteliğinde bulunduğu, bu dava sonucu tazminat alınırsa ne kadarının rücû hakkı kapsamında Sandık tarafından alınacağının yukarıda anılan maddenin 2. fıkrasında öngörülmesi karşısında; Mahkemece öncelikle hak sahipleri tarafından açılmış bir dava bulunup bulunmadığı araştırılması ve sonucuna göre yukarıda belirtilen yasal düzenlemelere uygun şekilde bir hesap raporu aldırılması suretiyle, değerlendirme yapılması gerekirken anılan davacı kurumun rücu hakkının bulunmadığının kabul edilmesi yönündeki gerekçe ile eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı, karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O hâlde, davacı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 30.06.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.