Mahkemesi : Mersin 1. İş Mahkemesi Tarihi : 16.04.2013No : 2012/912-2013/192Dava, zaman aşımı nedeniyle prim borcundan dolayı borçlu olmadığının tespiti ile haczin kaldırılması istemine ilişkindir.Mahkeme, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar vermiştir.Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.506 sayılı Kanunun 80. maddesinde 3917 sayılı Kanunla yapılan değişiklik uyarınca, Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması öngörülmüştür. Bu durumda, zamanaşımı süresi bakımından, 3917 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 08.12.1993 tarihinden önceye ilişkin prim ve gecikme zamları yönünden Kurum alacakları, Borçlar Kanununun 125. maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olup zamanaşımının başlangıç tarihi, anılan Kanunun 128. maddesi hükmü gereğince alacağın muaccel olduğu tarihtir, bu bağlamda zamanaşımının kesilmesi ve durmasına ilişkin hallerde de Borçlar Kanununun 132 ve devamı maddeleri uygulanacaktır. 08.12.1993 tarihi ve sonrasına ilişkin prim ve gecikme zammı borcu yönünden ise 6183 Sayılı Kanunun “Tahsil Zamanaşımı” başlığını taşıyan 102 ve ardından gelen maddeleri uygulanacaktır. Anılan madde hükmüne göre zamanaşımı süresi 5 yıl olup, zamanaşımı süresinin başlangıcı da alacağın vadesinin rastladığı takvim yılını izleyen yılbaşı olarak belirlenmiştir. Öte yandan 06.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5198 sayılı Kanun ile bu konuda yeniden bir düzenleme yapılarak 506 sayılı Kanunun 80. maddesinin 5. fıkrasına eklenen ibare ile “kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanunun 51. maddesi ile birlikte 102. maddesinin de uygulanmayacağı” hükme bağlanmıştır. 5510 sayılı Yasanın 93. maddesi ise “...Kurumun prim ve diğer alacakları ödeme süresinin dolduğu tarihi takip eden takvim yılı başından başlayarak 10 yıllık zaman aşımına tabidir...” hükmünü içermektedir.Davacı işveren olup, 1994/12. ay ile 2000/11. aylara ait prim borcu nedeniyle 20.01.2001 tarihinde 2001/45 no’lu ödeme emri tebliğ edilmiş ve itirazsız olarak kesinleşmiştir. Davacı 23.02.2001 tarihinde mal beyanında bulunmuş, 17.04.2001 tarihinde işyerinde fiili haciz yapılmış, 30.05.2011 tarihinde tecil ve taksitlendirme talebinde bulunan davacı bu kapsamda ilk defa 27.06.2001 tarihinde ödeme yapmıştır. Başka ödeme yapılmaması üzerine 07.08.2002 tarihinde Belediye’ye, 02.09.2002 tarihinde Vergi Dairesi’ne, 27.10.2004 tarihinde Trafik Tescil Dairesi’ne haciz bildirisi gönderilmiş ise de olumsuz cevap verilmesi nedeniyle ikmal ettirilememiştir. Daha sonra 2001/45 takip no’lu dosyaya ilişkin prim borcu nedeniyle ve 24.02.2012 tarihli haciz bildirisiyle davacıya ait 910 ada 3 parseldeki 14 no’lu bağımsız bölüm haczedilmiştir. Davacı, eldeki dava ile zaman aşımının geçtiğini gerekçe göstererek 1994/12-2000/11. aylara ait prim borcundan dolayı borçlu olmadığının tespitini ve 24.02.2012 tarihli haciz kararının kaldırılmasını talep ve dava etmiştir. Mahkeme ise 6183 sayılı Yasanın 103. maddesinde belirtilen sebepler nedeniyle zaman aşımının geçmediğini belirterek davanın reddine hükmetmiştir.Gerek ödeme emri tebliği, gerek fiili haciz ve taksitlendirme talebi ve bu kapsamda yapılan ödeme, 6183 sayılı Yasanın 103. maddesinde zamanaşımını kesen haller olarak düzenlenmiş olup, tümü 2001 yılında gerçekleşmiş olan kesme nedenlerinin en sonuncusu 27.06.2001 tarihli taksit ödeme tarihidir. 07.08.2002-27.10.2004 arası dönemde ilgili mercilere gönderilen haciz bildirilerinden ise bir sonuç elde edilememiştir. Dolayısıyla, zamanaşımının kesildiği 27.06.2001 tarihi ile davaya konu haciz bildirisinin düzenlendiği 24.02.2012 tarihi itibariyle ödeme emrine konu prim borçlarının 6183 sayılı Yasanın 102. maddesine göre zamanaşımına uğradığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, yukarıda açıklanan nedenlerle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle reddine hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O hâlde; davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli, hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 13.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.