Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1042 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 19587 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi :İş MahkemesiDava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.Dava, davacının müteveffa eşi ...'un 1953, 1954, 1955 ve 1956 yıllarında 897 günlük hizmetinin tespiti istemine ilişkin olup; Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiştir.1-)Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı kurum vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.2-)Davanın yasal dayanağı yürürlükten kaldırılan 5417 ve 6900 sayılı Kanunlardır. 02.06.1949 gün ve 5417 sayılı İhtiyarlık Sigortası Kanunu kabul edilip, 08.06.1949 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmış ve birkaç hükmü dışında 01.04.1950 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir. Kanunun 1’inci maddesinde, İş Kanununun uygulandığı işyerlerinde çalışanlardan o kanuna göre sigortalı sayılanların ihtiyarlıkları durumunda bağlanacak aylıklar ve yapılacak diğer ödemeler hakkında bu kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiş; 2’nci maddesinde, kanun hükümlerinin kimler hakkında uygulanmayacağı açıklanmış; 4’üncü maddesinde, sigortalıya sağlanan menfaatler, “ihtiyarlık aylığı”, “yetim aylığı”, “toptan ödeme” olarak sıralanmış; 5’inci maddesinde, ihtiyarlık aylığından faydalanmak için gereken koşullar sayılmış; İkinci Bölümü oluşturan 20 – 26. (dahil) maddeleri primlere ayrılmıştır. Geçici maddesinde ise, bu kanunun primlerle ilgili hükümlerinin yürürlüğe girdiği tarihte otuz beş yaşını geçmiş bulunanlardan altmış yaşını doldurduktan sonra 5’inci maddedeki koşulları yerine getirmeyenlerin de belli bazı şartlar içerisinde bu kanun hükümlerinden faydalandırılacakları hüküm altına alınarak söz konusu şartlar, üç fıkra olarak sıralanmıştır. Bunlardan ilki (a) fıkrasında açıklanmış olup, İhtiyarlık Sigortası Kanununun primle ilgili hükümlerinin yürürlüğe girdiği tarihten önceki beş yıl içinde en az 1000 gün ve münavebeli işlerde çalışanların da 800 gün İş Kanununa tabi iş yerlerinde çalıştığını kanıtlamaktır. Maddede ayrıca, (a) bendinde yazılı eski hizmet sürelerinin, sigortalıların son beş yıl içinde çalıştıkları iş yerlerinden alacakları kanıtlı belgeleri, primlerle ilgili hükümlerin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde İşçi Sigortaları Kurumuna verilmek suretiyle belgeleneceği de belirtilmiştir.Sonrasında, anılan 5417 Sayılı Kanun, 04.02.1957 gün ve 6900 sayılı Malûliyet İhtiyarlık ve Ölüm Sigortaları Kanununun 13.02.1957 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak 01.06.1957 tarihinden itibaren yürürlüğe girmesiyle ortadan kaldırılmıştır. Söz konusu 6900 sayılı Kanunun 3 – 10. (dahil) maddelerinde malûliyet sigortası, 11 – 17. (dahil) maddelerinde ihtiyarlık sigortası, 18 – 24. (dahil) maddelerinde ölüm sigortası hükümleri düzenlenmiş; geçici 1’inci maddesinde, 01.04.1950 tarihinde otuz beş yaşını geçmiş olanlardan altmış yaşını doldurup 12’nci maddede yazılı koşulları yerine getiremediğinden aylık bağlanmasına hak kazanamayan sigortalılara belli bazı şartlar içerisinde, sigortalılık süresi on beş yılı doldurmuş olanlar gibi, 13’üncü maddedeki esaslar dairesinde ihtiyarlık aylığı bağlanacağı açıklanmıştır. Bu koşullardan biri, (a) fıkrasında, 01.04.1950 tarihinden önceki beş yıl içinde en az 1000 gün veya Çalışma Bakanlığınca belirlenen münavebeli işlerde çalışanların da 750 gün İş Kanununa tabi iş yerlerinde çalıştıklarını kanıtlama olarak açıklanmış ve ayrıca, (a) bendinde yazılı eski hizmet sürelerinin, sigortalıların 01.04.1950 tarihinden önceki beş yıl içinde çalıştıkları iş yerlerinden alacakları belgeleri İşçi Sigortaları Kurumuna vermeleri suretiyle belgeleneceği bildirilmiştir.Diğer taraftan, Husumet konusu kamu düzeni ile ilgili olup, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 116. (mülga HUMK 187.) maddesinde yer alan ilk itirazdan olmadığından davanın her aşamasında ileri sürülebilir. Taraflarca ileri sürülmese dahi gerek mahkemece, gerekse Yargıtay’ca tarafların bu yönde bir savunmasının olup olmadığına bakılmaksızın kendiliğinden göz önünde tutulur.Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında mahkemece; davacının müteveffa eşinin çalıştığı işyerinin işvereninin kim olduğu usulünce araştırılarak, 6100 sayılı HMK'nın 124. maddesi'nin 3. fıkrası ile ''maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi karşı tarafın rızası aranmaksızın kabul edilir.'' düzenlemesini öngörmekte olup, davalı tarafın yanlış gösterilmiş olması bu çerçevede değerlendirilerek, tespit edilen işverene yöntemince husumet yöneltilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, husumet hususu değerlendirilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.Açıklanan bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O halde, davalılardan Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 22.01.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.