Mahkemesi : Muğla 1. Asliye Hukuk (İş) MahkemesiTarihi : 25.09.2013No : 2012/1086-2013/1192Türkiye’de sigortalı olarak çalışması bulunmayan davacı, Almanya’da hizmet sözleşmesine dayalı olarak çalıştığını belirterek 3201 sayılı Yasaya göre borçlanma tahakkukunun 5510 sayılı Yasanın 4/1-a maddesi kapsamında yapılması gerektiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Türkiye’de çalışmaya dayalı olarak sigortalılık kayıt ve tescili bulunmayan, 01.08.1977 tarihi itibarıyla Alman sigortasına girişi bulunan davacının, 14.11.2012 günlü Almanya’da geçen çalışmalarını 5510 sayılı Yasanın 4/1-a maddesine göre borçlanma isteği üzerine, Kurum tarafından, 5510 sayılı Yasanın 4/1-b maddesi kapsamında borçlanabileceği belirtilmiştir. Davacı, Almanya’da hizmet sözleşmesine dayalı olarak çalıştığını belirterek 3201 sayılı Yasaya göre borçlanma tahakkukunun 5510 sayılı Yasanın 4/1-a maddesi kapsamında yapılması gerektiğinin tespitine karar verilmesini istemiş; Mahkeme, yurtiçinde çalışmaya dayalı sigortalı olarak tescili bulunmayan davacının Almanya’daki çalışmalarının hizmet sözleşmesine dayalı olduğu gerekçesi ile borçlanma tahakkukunun da 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinin tespitine karar verilmiştir. Uyuşmazlık tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 17.04.2008 tarihli 5754 sayılı Kanunun 79. maddesiyle değişik 3201 sayılı Kanunun 3. maddesi “Bu Kanunun 1. maddesinde belirtilenler ile yurt dışında çalışmakta iken veya yurda kesin dönüş yaptıktan sonra ölenlerin Türk vatandaşı olan hak sahipleri sigortalının Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması yoksa Sosyal Güvenlik Kurumuna, Türkiye’de çalışması varsa en son tabi olduğu sosyal güvenlik kuruluşuna müracaat etmek suretiyle bu Kanunla getirilen haklardan yararlanırlar.” hükmünü içerirken; Yine aynı Kanunla 3201 sayılı Kanunun 5’inci maddesine 4’üncü fıkra hükmü olarak eklenen ek fıkra ile de; “Yurtdışı hizmet borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre hangi sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir.” hükmü getirilmiştir.Anılan 5754 sayılı Kanun ile, 3201 sayılı Kanunda yapılan değişiklikler ve getirilen ek düzenlemelere birlikte bakıldığında; başvurulacak kuruluşların belirlenmesinde, eski 3. maddede öngörülen değişik hallerden tümüyle vazgeçilmiş ve sadece; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği öngörülmüştür. Yasanın bu açık hükmü karşısında, artık borçlanılan sürelerin, mülga diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında bir sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi imkanı ortadan kalkmıştır. Yani, Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması bulunmayan kişilerin, 3201 sayılı Kanuna dayalı borçlanma sürelerinin 5510 sayılı Yasanın 4/1-b kapsamında sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi yasal bir zorunluluk haline gelmiştir. Somut olaya ilişkin olarak; henüz yurtiçi sigortalılık kayıt ve tescili bulunmayan, 14.11.2012 günlü borçlanma başvurusu ile Almanya’da geçen yurtdışı sürelerini 5510 sayılı Yasanın 4/1-b maddesinde öngörülen sigortalılık niteliğinde borçlanabileceği belirtilen davacının, borçlanmak istediği sürenin 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında olamayacağı gözetilmeksizin, aksi gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O hâlde davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, 09.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.