MAHKEMESİ: AKHİSAR 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 13/07/2010NUMARASI: 2008/455-2010/371Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden maliki olduğu 1520 ada 2 parsel sayılı taşınmazın davalılar tarafından haklı bir nedenleri olmaksızın kullanıldığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinde bulunmuştur.Davalılar, görev itirazında bulunarak davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, mahkemenin görevsizliği nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . ... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava. fuzuli işgal nedenine dayalı olarak açılan elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir. Mahkemece, uyuşmazlığın Borçlar Kanununun kira ile ilgili hükümleri uygulanmak suretiyle sulh hukuk mahkemesince çözüme bağlanacağı gerekçesiyle, davanın görev yönünden reddine karar verilmiştir.Hemen belirtilmelidir ki, dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçimine göre taraflar arasındaki çekişmenin Borçlar Kanunu'nun kiraya ilişkin düzenlemelerinin gözetilerek çözüme kavuşturulması gerekeceği açıktır. Bilindiği üzere, Borçlar Kanunu'na tabi kira ilişkilerinde 6570 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanamayacağı, müddeabihin kıymetine göre mahkemelerin görevinin belirleneceği de tartışmasızdır. Öyleyse, somut olaya gelince, dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu taşınmazın gayri musakkaf ve 6570 sayılı Yasaya tabi olmayan taşınmazlardan olduğu anlaşılmakta ise de daha önce davacının bayii TCDD tarafından davalılara kiralanmış ve o dönemden davacıya satıldığı 04.7.2007 tarihine kadar kira paraları bu kuruma ödenmiştir. Bu durumda olayda Borçlar Kanunu'nun kiraya ilişkin hükümlerinin uygulanabilmesi için kira ilişkisinin devam edip etmediği hususunun açıklığa kavuşturulması gerekeceği kuşkusuzdur. Diğer taraftan, davacı Türk Medeni Kanunu'nun 683. maddesinden kaynaklanan mülkiyet hakkına dayalı olarak eldeki davayı açmıştır. İddia ve davanın mahiyeti itibariyle, işgalin haksız olduğunun kabulü için davalının bu yeri tasarruf etmesinde haklı olup olmadığı, diğer bir deyişle elatmanın önlenmesine karar verilip verilemeyeceği, kira ilişkisinin devam edip etmediğinin tespiti ile mümkün olacaktır. Diğer taraftan, anılan hususun irdelenip değerlendirilmesinin de eldeki dava içinde yapılması gerekeceği kuşkusuzdur. Gerçekten de, kira ilişkisinin devam ettiğinin anlaşılması halinde davalıların taşınmazda haksız işgalci (fuzuli şagil) oldukları kabul edilemeyeceğinden davanın reddi gerekeceği, yok eğer hadise şeklinde yapılan inceleme ve araştırma sonunda, kira ilişkisinin son bulduğunun tespiti halinde ise, taşınmazı kullanımın haklı ve geçerli sayılamayacağından kural olarak davanın kabulü gerekeceği de tartışmasızdır.Hal böyle olunca, mahkemece işin esasına girilerek gerekli incelemelerin yapılması gerekirken yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı HMK’nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.