MAHKEMESİ : MENEMEN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 14/11/2013NUMARASI : 2013/167-2013/138Taraflar arasında görülen ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi .. raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava; paydaşlar arasında ecrimisil istemine ilişkindir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; bağ vasfındaki, 438 parsel sayılı, taşınmazda davacı ile davalıların paydaş oldukları anlaşılmaktadır.Davacı dava dilekçesinde; elbirliği mülkiyetine tabi taşınmazın davalılar tarafından tarım yapılmak suretiyle kullanıldığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 2006 ila 2010 yılları arası için 10.000,00 TL ecrimisilin yasal faizi ile tahsilini istemiş davalı B.. K..; çekişmeli taşınmazı 20 yıldır kullandığını, annesi olan diğer davalı R. K.'un yaşlı olması nedeniyle taşınmazı kullanmadığını, diğer davalı R. K. ise, bakılması koşuluyla diğer mirasçıların muvafakati üzerine" taşınmazı oğlu Bekir'in kullandığını belirterek davanın reddini savunmuş, mahkemece; davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar Dairece; "...paydaşların kural olarak intifadan men edilmedikçe birbirlerinden ecrimisil talep edemeyecekleri, intifadan men koşulunun gerçekleşmesinin de ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğini davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlı olduğu, bu koşul dava şartı niteliğinde olduğundan gerçekleişp gerçekleşmediğinin mahkemece re'sen araştırılması gerektiği, somut olayda davalı Bekir tarafından (mirasçı) anneye teb'an tarla olarak ekilip biçildiğine göre intifadan men şartı gerçekleşmeden davalıların ecrimisil ile sorumlu tutulamayacağı saptanarak intifadan men koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun araştırılması " gereğine değinilerek bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir.Bilindiği üzere; bozmaya uyan mahkemenin bozma kararında belirtildiği şekilde işlem yapmak ve orada gösterilen doğrultuda hareket etmek zorunluluğu bulunmaktadır. Bu durumda bozmaya uyulmakla "intifadan men koşulunun oluşup -oluşmadığı konusunda " taraflar yararına usulü kazanılmış hak doğduğu ve bu durumun kamu düzeni ile ilgili olup re'sen değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku yoktur.Nitekim; mahkemece bozmaya uyulduktan sonra yapılan yargılama sırasında davacı tarafından "intifadan men koşulunun" gerçekleşip- gerçekleşmediği hususunun açıklığa kavuşturulması amacıyla delil olarak yemine dayanıldığı, 04/06/2013 tarihli, yemin metnini içeren dilekçe ibraz edildiği, dilekçe doğrultusunda davalı B.. K..'a usulüne uygun davetiye tebliğ edildiği halde geçerli bir özrü olmaksızın duruşmaya katılmadığı görülmektedir.O halde; davalı B.. K..'un Hukuk Muhakemeleri Kanunu 228 ve 229. maddeleri uyarınca yeminden kaçınmış ve yemine konu vakıaları ikrar etmiş sayılacağında kuşku yoktur. Bu durumda yukarıda açıklanan olaylar ve saptanan olgular karşısında davalılardan B.. K.. bakımından ecrimisilin kısmen kabulüne karar verilmiş olması kural olarak doğrudur.Ne var ki; diğer davalı yönünden mahkemece bozma kararına eylemli olarak uyulduğu halde, bozma gereklerinin tam olarak yerine getirildiğini söyleyebilme olanağı yoktur. Şöyle ki; davalı R. K.'a yemin ihtaratının adres yetersizliğinden tebliğ edilemediği görülmektedir. Yemin ihtaratı usulüne uygun olarak tebliğ edilemediğine göre HUMK'nun 228. maddesi uyarınca sonuç doğurmayacağı açıktır. Dolayısıyla anılan kişi bakımından ecrimisil koşulunun gerçekleşip -gerçekleşmediğinin açıklığa kavuşturulabilmesi için öncelikle davalı R. K.'un tebligata yarar açık adresinin saptanması, saptanan adrese yemin ihtaratının usulüne uygun olarak tebliğ edilerek bozma gereğinin yerine getirilmesi, yeminden kaçınması halinde intifadan men koşulunun gerçekleştiğinin kabulü gerektiği tartışmasızdır.Diğer taraftan kabule göre de; mahkemece alınan bilirkişi raporuna itibar edilerek sonuca gidilmişse de alınan bilirkişi raporunun hükme yeterli ve denetime elverişli olduğunu söyleyebilme imkanı yoktur.Bilindiği üzere; gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarih 22/4 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan olumlu zarar ile kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir. (YHGK'nun 25.02.2004 gün ve 2004/1-120-96 sayılı kararı)Hemen belirtilmelidir ki, ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporu, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hakimin denetimine açık olmalı ve değerlendirmenin gerekçelerinin bilimsel verilere uygun şekilde HMK'nın 266 vd. maddelerine uygun olarak açıklanması gereklidir. Bu nedenle, özellikle tarım arazilerin haksız kullanımı nedeniyle ürün esasına göre talep varsa, bu konudaki resmi veriler getirtilmeli, taşınmazın bulunduğu bölgede ekilen tarım ürünlerinin neler olduğu tarım il veya ilçe müdürlüğünden sorulmalı, ekildiği bildirilen ürünlerin ecrimisil talep edilen yıllara göre birim fiyatları ve dekara verim değerleri, hal müdürlüğünden ilgili dönem için birim fiyatlar getirtilmeli, bölgede münavebeli ekim yapılıp yapılmadığı, taşınmazın nadasa bırakılıp bırakılmadığı tespit edilmelidir. Arsa ve binalarda ise kira esasına göre talep varsa, taraflardan emsal kira sözleşmeleri istenmeli, gerekirse benzer nitelikli yerlerin işgal tarihindeki kira paraları araştırılıp, varsa emsal kira sözleşmeleri de getirtilerek resen emsal araştırılmalı, dava konusu taşınmaz ile emsalin somut karşılaştırması yapılmalı, üstün veya eksik tarafları belirlenmelidir.İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisil hesabında, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayiçe göre belirlenmeli, sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilmelidir.Yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde hükme esas alınan bilirkişi raporu irdelendiğinde; çekişmeye konu taşınmazın tarla/ bağ vasfında olduğu, ürün esasına göre haksız kullanım bedelinin talep edildiği gözetilerek, taşınmazın bulunduğu bölgede ekilen tarım ürünlerinin neler olduğunun Tarım İl veya İlçe Müdürlüğünden sorulmadığı, ekildiği belirlenen ürünlerin ecrimisil talep edilen yıllara göre birim fiyatları ve dekara düşen verim değerlerinin, Hal Müdürlüğünden ilgili dönem için birim fiyatların getirtilmediği, bölgede münavebeli ekim yapılıp yapılmadığı, taşınmazın nadasa bırakılıp bırakılmadığı hususlarının tespit edilmediği görülmektedir.Hal böyle olunca, öncelikle davalı R. K.'un saptanacak açık adresine "yemin metnini içeren" ihtaratlı davetiyenin tebliğ edilmesi, hasıl olacak sonuca göre intifadan men koşulunun gerçekleşip-gerçekleşmediğinin saptanması, diğer taraftan Menemen Sulh Hukuk Mahkemesi 2010/400 Esas sayılı ortaklığın giderilmesi davasının değerlendirilmesi, mahallinde yeniden konusunda uzman bilirkişiler aracılığıyla keşif yapılması, yukarıda açıklanan ilkeler gözetilmek suretiyle ürün esasına göre, Tarım İl veya İlçe Müdürlüğü ve Hal Müdürlüğünden gerekli bilgi ve belgelerin getirtilmesi, toplanan ve toplanacak delillerin birlikte değerlendirilerek hüküm vermeye elverişli, ayrıntılı, denetlenebilir rapor alınması, hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilmek suretiyle yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir. Davalıların, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.