Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9914 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 7741 - Esas Yıl 2011





MAHKEMESİ: İSTANBUL 17. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 10/02/2011NUMARASI: 2009/204-2011/23Taraflar arasında görülen davada;Davacı, Eyüp 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.01.1974 tarih, 1972/231 esas, 1974/32 Karar sayılı ilamı ile 1574 parsel sayılı taşınmazın 4700 m²'lik kısmının miktar fazlası olarak Hazine adına tesciline karar verilerek, anılan kararın kesinleştiğini, hükmün infaz işlemi yapılmadan taşınmazın imar uygulamasına tabi tutularak davaya konu 229 ada 12 parsel sayılı taşınmazda hazine payının davalı adına yolsuz tescil edildiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptal edilerek Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı, yargılama oturumlarına katılmadığı gibi davaya cevap da vermemiştir. Mahkemece, sadece deliller sayılmakla yetinilerek gerekçe gösterilmeksizin davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, tetkik hakimi .. .. raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, öncesinde 1574 parsel olarak davalının miras bırakanları ve müşterekleri adına tapuda kay??tlı bulunan taşınmazın, Hazinenin açtığı tapu iptali ve tescil davası sonunda Eyüp 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.01.1974 tarih 1972/231 Esas ve 1974/32 Karar sayılı ilamı ile 22.11.1973 tarihli krokiye göre 4700 m2 lik bölümünün tapu miktar fazlası olarak Hazine adına tesciline karar verildiği, kararın derecattan geçerek 26.01.1976 tarihinde kesinleştiği, ancak tescil kararı tapuda infaz edilmeden, 1574 parselin imar uygulaması sonucu davaya konu 229 ada 12 parselle birlikte birçok imar parselinin oluştuğu, imar uygulamasında Hazinenin anılan iptal tescil ilamının gözetilmediği, imar parsellerinin 31.01. 1997 tarihinde 1574 parselde kayıt maliki olarak görünen kimseler adına tescil edildikleri anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere, Türk Medeni Kanununun 705/1. ve 1022. maddeleri hükümlerine göre taşınmaz mülkiyetinin kazanılması sicile tescil koşuluna bağlıdır. Diğer taraftan taşınmazların tescilden önce mülkiyetlerinin geçmesine olanak sağlayan haller Türk Medeni Kanununun 705/2. maddesinde açıkça sayılmış olup eldeki davada mülkiyetin tescilden önce geçmesini öngören kesinleşmiş mahkeme kararı bulunmaktadır.. Hemen belirtilmelidir ki, tapu iptal ve tescil kararının kesinleştiği 26.01.1976 tarihi itibarıyla ilamda belirtilen miktarda tapu kütüğünde isimleri yazılı şahısların mülkiyet hakları son bulur, mülkiyet hakkı yeni malike geçer. Hazinenin ilamı infaz ettirmemiş olması Türk Medeni Kanununun 705/2 maddesi hükmüne göre kesinleşmiş mahkeme kararı ile kazandığı mülkiyet hakkını etkilemeyeceği şüphesizdir. Öte yandan, davacı Hazine yapılan imara karşı çıkmamakta, başka bir anlatımla yapılan imarın hukuka aykırılığı ileri sürülerek, imar işleminin iptali istenmemektedir. Bu nedenle ön koşul olarak Hazine tarafından imarın iptali için idare mahkemesinde iptal davası açılmasına gerek olmadığı gibi, hazinenin hakkına ulaşabilmesi için buna zorlanması da doğru değildir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2.maddesi uyarınca tapu iptali tescil davalarına bakmaya idare mahkemeleri görevli olmadığı adli yargının görevli olduğu tartışmasızdır Davacı; mahkeme kararıyla oluşan mülkiyet hakkı gözetilmeden davalı adına yapılan tescilin yolsuz olduğunu ileri sürülmek suretiyle, imarla davalı adına oluşan 229 ada 12 parsel sayılı taşınmaz tapusunun iptali ile imar öncesi 1574 parseldeki 4700/13700 hisseden payına düşen kısmın Hazine adına kayıt ve tescili istenmektedir.Mülkiyet hakkının tescille doğabilmesi için geçerli bir hukuki sebebe dayanması gerekir.Çekişme konusu taşınmazın 3194 Sayılı İmar Kanununun 18. Maddesi uygulaması sonucu 1574 parsel sayılı taşınmazdan oluştuğu ve 1574 parselin tamamının imar uygulamasına tabi tutulduğu tartışmasızdır.3194 sayılı Yasanın 18. maddesi hükmüne göre yapılan imar uygulamalarında ‘ Hamur kuralı’ denilen düzenleme ile kadastral parseller birleştirilerek önce bir bütün haline getirilmekte, sonra bir kısmı ortak yerlere ayrılmakta, arta kalan yerlerde hak sahiplerine dağıtılmaktadır. Bu uygulama sonucu kadastral parselde malik olan kişilere daha az yer verildiği gibi, kadastral parseldeki yeri ile hiç ilgisi olmayan bir imar parseli verilebilmekte veya bir başka imar parselinde paydaş hale getirilmektedir.Somut olayda çözüme kavuşturulması gereken; Eyüp 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.01.1976 tarih 1972/231 Esas ve 1974/ 32 karar sayılı ilamında hükme esas alınan 22.11.1973 tarihli tescil krokisi kapsamı ile hazinenin bağlı tutulup tutulmayacağıdır. Öncelikte belirtilmelidir ki, Hazineye mülkiyet hakkı sağlayan anılan mahkeme kararı infaz edilmediğinden Hazine adına tapuda sicil kaydı oluşmadığı gibi Hazineyi kapsamı ile bağlayacak bir çapta oluşmamıştır. İmar uygulaması sırasında 1574 parseldeki Hazinenin mülkiyet hakkı tapuya yansımadığına, çap oluşmadığına göre; Hazinenin 1574 parsel üzerinde iptal tescil krokisi ile ayrılan kısmın tüm taşınmaza oranı kadar (4700/13700) hakkının bulunduğunun kabulü gerekir. Bu hak 3194 Sayılı İmar Kanununun 18. Maddesi uygulaması ile 1574 parselden ayrılan imarla oluşan tüm imar parselleri üzerine de bu oranda yansıyan bir haktır. O halde 1574 parselden imar sebebi ile oluşan tüm taşınmazlar için kroki kapsamında kalıp kalmadığına bakılmaksızın Hazine tarafından tapu iptal tescil davası açılabileceğinin kabulü gerekir. Aksi düşüncenin kabulü halinde imar öncesi aynı statüde olan paydaşlardan imar uygulaması ile taşınmazı Hazine krokisi kapsamında kalanlar için davanın kabulüne, dışında kalanlar için davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonucunu doğuracağından, bu durum hakkaniyete uygun olmayacağı gibi Anayasanın eşitlik ve genellik ilkesine de aykırılık teşkil edecektir. Bunun dışında, eldeki davadaki uyuşmazlık sonuçlandırılmak istenirken bu kez paydaşlar arasında bir çok davanın açılmasına da sebebiyet verileceğinden usul ekonomisine de uygun olmayacaktır.Hal böyle olunca; 1574 parselden imarla oluşan 229 ada 12 parsel sayılı taşınmaz üzerinde Hazinenin kesinleşmiş ilama dayanan mülkiyet hakkı bulunduğu anlaşıldığına göre Hazine davasının (4700/13700) pay göz önüne alınarak kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde reddine karar verilmiş olması isabetsizdir. Davacının vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden dolayı (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.