Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 9901 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 5826 - Esas Yıl 2012
MAHKEMESİ : EDİRNE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 25/01/2012NUMARASI : 2011/52-2012/23Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tasarrufun tenkisi davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmaz ise tenkis isteğine ilişkin olup, mahkemece iddianın sabit olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Davacılar, muris M. G.tarafından davalıların murisi A. G.'e ölünceye değin bakma akdi karşılığında yapılan temliklerin diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürmüşlerdir.Bilindiği üzere ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (B.K.m.5ll).Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusuda bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.(B.K.m.5l4).Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır.(B.K.m.l8). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur. Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı,temlik edilen malın,tüm mamelekine oranı,bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir. Somut olaya gelince; miras bırakan M.'in tam mülkiyet sahibi olduğu 176 ada 123 parsel sayılı taşınmaz ile 188 ada 1 parsel, 154 ada 10 parsel, 138 ada 1 ve 2 nolu parseller, 105 ada 12 parsel, 127 ada 3 parsel, 174 ada 3 parsel ve 102 ada 3 parselde kayıtlı taşınmaz paylarını ölünceye kadar bakma adi ile kendinden önce ölen oğlu A.'e temlik ettiği, temlikin muvazaa ile illetli olduğunu ileri süren davacıların ise murisin öteki çocukları oldukları ve 06.12.2010 tarihinde ölen muris M.'in terekesinde temlike konu bu yerler dışında iki parça taşınmaz kaldığı ve bunlarda da 104/144 pay ile 8/12 pay sahibi olduğu sabittir.Yukarıda değinilen ilkeler gözetildiğinde; miras bırakanın bir veya birkaç taşınmazını ya da taşınmazlardaki payını temlik ederek kendisine baktırması mümkün iken, sayıca (somut olayda 9 parça) çok fazla taşınmazını temlik etmesindeki gerçek amacın duraksamaya yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması çekişmenin çözümü bakımından önem arz eder. Oysa ki; mahkemece miras bırakanın ölüm tarihindeki mamelekinin parasal değeri tespit edilerek temlike konu edilen taşınmaz ve paylar yönünden keşfen bir oran tespit edilmemiş, yapılan temlikin hoşgörü sınırları ve makul nispette olup olmadığı araştırılmadan karar verilmiştir.Öyle ise; eksik inceleme ile yetinilerek kurulan hükmün doğru olduğu söylenemez.Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.09.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.