MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 12/09/2013NUMARASI : 2012/43-2013/465 Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil olmazsa tazminat davası sonunda, yerel mahkemece tazminat isteğinin kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı Mehmet ve davalı hazine vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi,Gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmazsa tazminat isteğine ilişkin olup yargılama sırasında tazminata hasredilmiştir. Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.03.2005 tarih 2004/316 E. 2005/136 K. sayılı kararı ile HUMK. nun 448/1.maddesi uyarınca hükmü veren mahkemeden yargılamanın yenilenmesinin istenebileceği gerektiği gerekçesi ile davanın görev nedeniyle reddine,15. Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine ilişkin olarak verilen karar Dairece 24.10.2005 tarih 2005/10422-11441 E.K. sayılı kararı ile onanmış,Ankara 9. Sulh Hukuk Mahkemesinin 09.04.2009 tarih 2005/2248 E. 2009/787 K. sayılı kararı ile yargılamanın iadesi isteminin kabulüne,Ankara 15 . Sulh Hukuk Mahkemesinin 2000/813 Esas sayılı ilamının iptaline yer olmadığına,tazminat istemi hakkında mahkemenin görevsizliğine dosyanın asliye hukuk mahkemesine gönderilmesine ilişkin olarak verilen karar Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 09.03.2010 tarih 2009/10005 E. 2010/2540 K. sayılı kararı ile "... davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.Davalıların yargılamanın iadesine ilişkin temyiz itirazlarına gelince; davacı ortaklığın giderilmesi dosyasında adına çıkarılan tebligatların usulsüz olduğunu bildirerek yargılamanın iadesi talebinde bulunmuş ise de davacının o kararı temyiz edebileceği bu hususu yargılamanın iadesi yoluyla isteyemeyeceği" gereğine değinilerek bozulmuş mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda yargılamanın iadesi isteminin reddine, tazminat istemi hakkında mahkemenin görevsizliğine dosyanın asliye hukuk mahkemesine gönderilmesine ilişkin olarak verilen karar Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 15.02.2011 tarih 2010/13701 E. 2011/1357 K. sayılı kararı ile onanmış;dava dosyasının Ankara 7.Asliye Hukuk Mahkemesine tevzi edilmesi üzerine mahkemece 21.03.2011 tarih 2011/126 E.-126 K. sayılı görevsizlik kararı ile dosya Ankara 11.Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiş,Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12.05.2011 tarih 2011/129-162 E.K. sayılı görevsizlik kararı ile Ankara 7.Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiş,Ankara 7.Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.06.2011 tarih 2011/276-264 K. sayılı kararı ile dosyanın Ankara 9. Sulh Hukuk Mahkemesine tevzi edilmesi üzerine yargı yerinin belirlenmesi için Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 16.12.2011 tarih 2011/10451-12365 E.K sayılı kararı ile uyuşmazlığın Sulh Hukuk Mahkemesinin görevsizlik kararından sonra tevzi edilen Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğine ilişkin yargı yeri belirlemesinden sonra anılan mahkemece,davacının tebligat işlemlerine yönelik hile yaptığı,dava konusu taşınmazın tapu kaydında davacının adının S.. Y.. adına kayıtlı olmasına rağmen izalei şuyu dosyasında davacı M.. K..'ın istemine ve dava dilekçesine uygun şekilde paydaşın yani davalının soyisminin Yüksel şeklinde yazılarak izalei şuyu dosyasının yürütülmesine neden olunduğu, ayrıca dava sonunda verilen kararda S.. Y..'in soyisminin Yüksel şeklinde yazılmış olmasına rağmen bu ilamın infazının tapu müdürlüğünce yapıldığı gerekçesi ile tazminat istemi yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir. Davacı 30047 ada 8 parsel sayılı taşınmazda 260/475 oranında paydaş iken diğer 215/460 oranında paydaş davalı tarafından 31.07.2000 tarihinde Ankara 15. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2000/813 Esasına kayıtlı izaleyi şuyu davası açıldığı, mahkemenin 08.03.2002 tarih 2002/270 Karar sayılı kararı ile satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verildiği ve kararın 05.06.2002 tarihinde kesinleştiği, taşınmazın Ankara 22. İcra Müdürlüğünün 2002/101 D.İş sayılı dosyası üzerinden ihale ile paydaş davalıya 06.02.2003 tarihinde 26.750.000.000 TL (davacının hissesine düşen 14.772.955.000 TL) bedelle satışının yapıldığı ve 15.05.2003 tarihinde davalı adına tescil edildiği,davalının yuklenici Ahmet Şimşek ile 17.03.2004 tarihli gayrımenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaptığı,bu sözleşmeye göre taşınmaz üzerindeki 2,5 ve 8 nolu bağımsız bölümlerin davalıya ait olacağının kararlaştırıldığı, yargılama aşamasında 19.04.2006 tarihli kat irtifakı tesisi ile 1,2,3,4,5,6,7 ve 8 nolu bağımsız bölümlerin davalı adına tescil edilip bilahare 3. kişilere satıldığı, davacının da soy ismi "Yüksek " olduğu halde "Yüksel" şeklinde dava ve takip açılıp işlemlerin ilanen tebligat yolu ile tamamlandığını,Tapu Müdürlüğünün de yanlış kayıt yapıp bilgi verdiğini ileri sürerek yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı olarak pay oranında iptal ve tescil olmazsa tazminat istemi ile eldeki davayı açtığı,yargılama sırasında ise davasını tazminata hasrettiği,buna karşın davalı Mehmet'in tebligat hilesi olmadığını,diğer davalı Hazinenin ise kusurunun bulunmadığını bildirdiği sabittir. Dosya içeriği ve toplanan delillere, hükmün dayanağı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle; tapu kütüğü ve tescil işlemine dayanak Keçiören Belediye Başkanlığının 29.12.1993 tarihli yazısı ile davacının soyadı nüfus kayıtlarına uygun "Yüksek" olarak yazılı iken tapu kaydına da anılan şekilde işlenmesi gerekirken "Yüksel" olarak işlendiği ve ortaklığın giderilmesi ve satış dosyasına da idare tarafından "Yüksel' olarak gönderilen tapu kayıtları ile işlem yapıldığı bu durumda davacının zararının,tapu dairesinde yapılan işlemden kaynaklandığı olayda devletin sorumluluğunu gerektiren illiyet bağının bulunduğu gözetilerek Türk Medeni Kanununun 1007. maddesi uyarınca hazine hakkında açılan davanın kabul edilmesinde kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Ancak, hemen belirtilmelidir ki,davacının yargılamanın yenilenmesi isteği mahkemece reddedildiğine göre izaleyi şuyu kararının ortadan kaldırılmadığı,ihalenin ise hukuki geçerliliğini koruduğu açıktır.Bu durumda davacı ihalenin usulsüzlüğünden bahisle İcra İflas Kanununun 134. maddesi hükmüne göre ihalenin feshini isteyebileceği gibi ihale sonucu edinilen mülkiyete dayalı, tescilin yolsuz olduğunu ileri sürerek tapu iptal ve tescil veya tazminat davası açmasına da yasal bir engel mevcut değildir.Kaldı ki,davacı,davalı Mehmet yönünden eldeki davada ortaklığın giderilmesi ve satış dosyasında tebligat hilesi yapıldığını ileri sürmüştür. Bu tür bir iddia karşısında davalı Mehmet yönünden, izaleyi şuyu ve satış dosyasında yapılan tebligat usulsüzlüklerini davalının bilip bilmediğinin araştırılmasında zorunluluk vardır. Ne varki, mahkemece değinilen hususta bir araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Şöyle ki;davacı,davalı Mehmet tarafından yukarıda değinilen ortaklığın giderilmesi davasından önce de Ankara 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1998/201 Esasına kayıtlı izaleyi şuyu dosyasında soyadını "Yüksek" olarak beyan ettiğini bildirdiği halde anılan dava dosyası getirtilip incelenmemiştir. Hal böyle olunca;öncelikle Ankara 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1998/201 Esas sayılı izaleyi şuyu dosyasının getirtilip incelenmesi,anılan dosyada davalı Mehmet tarafından davacının soyadı "Yüksek" olarak bildirildiği taktirde davalı Mehmet'in durumu bilen (kötüniyetli) kişi konumunda olduğu gözetilerek davalı Mehmet'in de davalı hazine ile birlikte müteselsilen sorumlu tutulması,aksi halde davalı Mehmet yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru olmadığı gibi çekişmeli taşınmazın ihale tarihinde boş arsa niteliğinde olduğundan tazminatın davacının arsa payı dikkate alınarak belirlenmesi gerekirken kat karşılığı inşaat sözleşmesine göre davalı Mehmet'e bırakılan 2,5 ve 8 nolu bağımsız bölümler üzerinden davacının arsa payı oranında tazminat hesabı yapılarak buna hükmedilmesi ve davalı Mehmet'in bankaya yatırdığı davacının payı karşılığı ihale bedelinin, davacıya ödeme yapılmış ise ödeme gününe kadar faizi,ödeme yapılmamış ise işlemiş faizi de eklemek suretiyle dava tarihine göre uyarlama yapılmak suretiyle mahsup edilerek sorumluluk miktarının belirlenmemesi de isabetsiz olduğu gibi davada husumet iki davalıya yöneltilmiş olup hüküm bölümünde "davalı" kelimesi kullanılarak bir davalı aleyhine harç ve bir davalı lehine vekalet ücreti yönünden hüküm kurulmasına rağmen bu davalının hangi davalı olduğunun karar yerinde açıklanmaması suretiyle infazda tereddüt yaratacak biçimde hüküm kurulması da doğru değildir. Davalı Mehmet ve davalı hazine vekilinin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.