Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9891 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 2340 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : TOMARZA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 17/01/2013NUMARASI : 2011/65-2013/13Taraflar Arasında görülen tapu iptali ve tescil olmazsa tazminat davası sonunda, yerel mahkemece tapu iptal ve tescil isteği yönünden davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar tashih şerhi kararı ile birlikte davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil olmazsa tazminat isteğine ilişkindir. Mahkemece,muvazaa olgusunun sabit olduğu gerekçesi ile tapu iptal ve tescil isteği yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir. Bilindiği üzere; 6100 sayılı HMK'nun 304. maddesi hükmü uyarınca tashih ile ancak, hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar mahkemece resen veya taraflardan birinin talebi üzerine düzeltilebilir. Kanun maddesinde açıkça ifade edildiği üzere tashih kararı ancak açık yazı ve hesap hataları için başka bir deyişle maddi hata niteliğinde olup hükmü değiştirmeyen hatalar için öngörülmüş bir yoldur.Somut olaya gelince;dava dilekçesinde gösterilen 10.000,00 TL değer üzerinden 445,50 TL bakiye karar ve ilam harcının ödenmesine ve davacı lehine 1.200,00 TL avukatlık parasına hükmedilmiş, ayrıca yargılama aşamasında yatırılan 1.372,50 TL ve 64,00 TL tamamlama harcı yargılama gideri olarak hesap edilmemiş iken davacı vekili tarafından verilen 04.03.2013 tarihli tashih dilekçesi üzerine 06.03.2013 tarihli tashih şerhi kararı ile keşfen belirlenen taşınmaz değeri 102.416,00-TL üzerinden 4.519,90 TL bakiye karar ve ilam harcının ödenmesine ve davacı lehine 10.210,40 TL avukatlık parasına hükmedilmiş,ayrıca yargılama aşamasında yatırılan toplam 1.436,50 TL tamamlama harcı yargılama gideri olarak hesap edilmiştir.Mahkemece karar verilip, yargılamadan el çekildikten sonra dosya yeniden ele alınarak vekalet ücreti,harç ve yargılama gideri ile ilgili bir hüküm kurulmasına yasal olanak yoktur.Yerel mahkemece vekalet ücreti,harç ve yargılama giderine ilişkin hüküm fıkrası tashih şerhi ile değiştirilmiş olup bu husus açıkça yasaya aykırılık teşkil etmektedir.O halde, 6100 Sayılı HMK’nun 304 ve 305. maddeleri uyarınca (1086 Sayılı HUMK 455,459. md.) hükmün tashih veya tavzih yolu ile değiştirilmesinin mümkün olmadığı anlaşıldığına göre mahkemenin 06.03.2013 tarih 2011/65 Esas 2013/13 Karar sayılı tashih şerhi kararı adı altında verdiği kararın ortadan kaldırılmasına karar verilip işin esasının incelenmesine gelince;Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; miras bırakan Ahmet Gökçayır'ın 290 ada 23 parsel sayılı taşınmazını oğlu olan davalı Mükremin'e 20.08.2002 tarihli satış akdi ile temlik ettiği,1942 doğumlu olan miras bırakanın 04.04.2011 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak 13.06.1997 tarihinde evlendiği ikinci eşi davacı ve ilk eşi Fatma'dan olma çocuğu olan davalı ile dava dışı çocukları Erdal,Mehmet,Soner,Cevriye,Nimet ve Nuriye'nin kaldıkları anlaşılmaktadır. Davacı, miras bırakan tarafından davalıya yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış; davalı ise satışın gerçek olduğunu, murisin davacıya da taşınmaz verdiğini belirtip davanın reddini savunmuştur. Bilindiği üzere;Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki;bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince;özellikle bu davanın kabulü halinde mirasçı sıfatı ile çekişmeli taşınmazda pay sahibi olabilecek dava dışı mirasçılardan miras bırakanın oğlu Erdal'ın beyanından çekişmeli taşınmazın davalı tarafından bedeli ödenerek satın alındığı ve işlemin tüm mirasçıların bilgisi dahilinde yapıldığı dolayısıyla temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olmadığı sonucuna varılmaktadır.Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Kabule göre de, davacının miras payı oranında tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesi gerekirken mahkemece tapu kaydının tamamının iptal edilmek suretiyle infazda tereddüt yaratacak ve sicilin davacı payı dışında boşalması sonucunu doğuracak biçimde hüküm kurulması da isabetsizdir.Davalı vekilinin, bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.5.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.