Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 986 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 11030 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ: ÇAYCUMA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 28/02/2007NUMARASI: 2005/139-2007/118Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, maliki bulundukları 77 sayılı parsel sınırına komşu 80 parsel maliki davalı tarafından ahır ve kümes yapıldığını ve arı kovanları konulduğunu, pis koku ve sineklenmenin rahatsız edici boyutlara vardığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesini, ahır, kümes ve arı kovanlarının kaldırılmasını istemişlerdir.Davalı, ahırını 25 yıl önce yaptığını, davacıların başka husumetten dolayı eldeki davayı açtıklarını belirterek, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, mevcut durumun katlanılabilir sınırlar içerisinde kaldığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacılardan Y... ve E....’ın 77 sayılı parsel malikleri, davalının ise komşu 80 sayılı parsel maliki oldukları, her iki tarafın da taşınmazlarında evleri ve ahırları bulunduğu, ayrıca davalının bahçesinde kümes ve arı kovanlarının da yer aldığı görülmektedir. Davacılar, davalının ahır ve kümesinden gelen pis kokulardan ve sineklenmeden, ayrıca bahçesindeki arılardan rahatsızlık duyduklarını ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.Bilindiği üzere, çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet: geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevlerde yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir. O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini göz önünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama,zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır. Bunun içinde zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur. Somut olayda, mahkemece yapılan keşifler sonucunda düzenlenen bilirkişi raporlarının taraflar arasındaki uyuşmazlığı çözmeye ve hüküm vermeye yeterli olduklarını söyleyebilme olanağı yoktur.Hal böyle olunca, yerel ve uzman bilirkişiler aracılığı ile yerinde yeniden keşif yapılarak ileri sürülen iddiaların araştırılması; ahır, kümes ve arılar nedeniyle meydana gelebilecek olumsuz etkilerin neler olabileceği, bu etkilerin alınacak hangi önlem ya da önlemlerle giderilip giderilemeyeceği, giderilebilecekse ne gibi önlemler alınabileceği yönlerinden bilirkişilere ayrıntılı ve infaza yeterli açıklıkta raporlar ile keşfi ve mahallini tam olarak izleyebilmeyi sağlayacak içerikte kroki düzenlettirilmesi; katlanma ve hoşgörü sınırını aşan durumlar varsa uyuşmazlığın öncelikle alınabilecek uygun önlemlerle çözüme kavuşturulmasının düşünülmesi, aksi takdirde yıkım isteğinin değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi yerine, elverişsiz bilirkişi raporlarıyla yetinilip yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davacıların temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.1.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.