Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 9781 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 8823 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ : KOZAKLI ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 28/03/2013NUMARASI : 2012/38-2013/31Taraflar arasında görülen tapu ve trafik kaydının iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 13.05.2014 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat ....... ile temyiz edilenler vekili Avukat ....... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, tapu ve trafik kaydının iptal ve tescil isteğine ilişkindirMahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan A.. Ş..'in 25.8.2010 tarihinde noterde düzenlenen vekâletname ile adına kayıtlı taşınmazlar ile 50 KC 489 plakalı traktörün satışı için davalı Osman'ı vekil tayin ettiği, 7.12.2011 tarihli resmi senet ile de vekilin anılan vekâletnameyi kullanarak dava konusu 12,14 ve 105 nolu parsellerin davalı Ertuğrul'a satıldığı, 50 KC 489 plakalı traktörün ise 13.6.2011 tarihinde diğer davalı Adil adına sicil kaydının oluştuğu anlaşılmaktadır.Davacılar, murisin maliki olduğu 150 ada 14, 120 ada 12 ve 125 ada 105 parsel sayılı taşınmazları ile 50 KC 489 plakalı traktörünü davalılara satış suretiyle temlik ettiğini, yapılan işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.Mahkemece vekâlet görevinin kötüye kullanıldığı iddiası ile açılan davada, pay oranında iptal ve tescil isteğinde bulunulamayacağından söz edilerek davanın reddine karar verilmiştir.Ne var ki; dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden davanın muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açıldığı kuşkusuzdur.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Hâl böyle olunca; tarafların tüm delilleri toplanarak araştırma ve inceleme yapılması, dava konusu taşınmazlar yönünden yukarıda açıklanan ilkelerin gözetilmesi, traktör bakımından ise Türk Borçlar Kanunu'nun 19. maddesi değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçe ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.12.2013 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 1.100.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenlerden alınmasına, 13.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.