Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9756 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 7479 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: ORTACA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 10/02/2009NUMARASI: 2005/74-2009/29Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden malik olduğu 4074,4075 parsel sayılı taşınmazların 896 parselin ifrazından oluştuğunu, kadastro sırasında ölçüm değerlerinin teknik bir hata sonucu dikkate alınmaması nedeniyle fiilen tasarrufunda bulunan bir kısım yerin davalılar mirasbırakanı adına kayıtlı 900 parsel sınırları içinde tespit ve tescil edildiğini ileri sürerek tapunun iptal ve tescilini istemiştir.Bir kısım davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davalı K.K.yönünden husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine, diğer davalılar yönünden davacı iddiası sabit görülerek davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı B.B. tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden davacının kayden malik olduğu 4074 ve 4075 parsel sayılı taşınmazların 896 parsel sayılı taşınmazın ifrazı ile oluştuğu, 896 parsel ile davalılar miras bırakanın malik olduğu 900 parsel sayılı taşınmazların kadastro tutanağının 3.7.1990 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.Davacı, fiilen tasarrufunda bulunan bir kısım yerin kadastro sırasında ölçüm değerlerinin teknik hata sonucu dikkate alınmaması nedeniyle davalılar miras bırakanı adına kayıtlı 900 parsel sınırları içerisinde tespit ve tescil edildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.İddianın ileri sürülüş biçiminden 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 22.maddesi hükmü gereği mükerrerlik iddiasında bulunulmadığı tartışmasızdır.Bu durumda 3402 Sayılı Yasanın 12/3.maddesi hükmünün eldeki davada gözetilmesi gerekeceğinde kuşku yoktur.Dava konusu taşınmazların kadastro tespitlerinin 3.7.1990 tarihinde kesinleştiğine, eldeki dava ise 21.2.2005 tarihinde açıldığına göre, tespitin kesinleştiği tarih ile davanın açıldığı tarih arasında 3402 Sayılı Yasanın 12.maddesinde sözü edilen hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu sabittir.Hal böyle olunca, davanın hak düşürücü süreden dolayı reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.Davalının temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.’ nun 428 maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 4.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.