Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9731 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 7583 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: TRABZON 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 17/02/2010NUMARASI: 2008/110-2010/33Taraflar arasında görülen davada; Davacı, miras bırakanı anneannesi M. S. 15 parsel sayılı taşınmazdaki paylarını, ölünceye kadar bakım akti ile oğlu olan davalıya temlik ettiğini, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, payı oranında iptal ve adına tescile karar verilmesini istemiştir. Davalı, temlikin bakım ihtiyacını karşılama amacıyla yapıldığını, muvazaalı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, çekişme konusu taşınmazdaki payın davalıya temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, duruşma isteği değerden reddedilip, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece temlikin muvazaalı ve mal kaçırma amaçlı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, tarafların miras bırakanı M.S.1892 doğumlu olup, 21.06.1986 tarihinde öldüğü, miras bırakanın çekişme konusu 15 parsel sayılı taşınmazdaki 4860/13440 payını, 16.12.1965 tarihinde ölünceye kadar bakım akti ile davalıya temlik ettiği, temlik tarihinde miras bırakanın 72 yaşında olduğu anlaşılmaktadır.Bireylerin yaşlanma ve yaşlılıkta yalnız kalma korkuları ölünceye kadar bakma sözleşmesinin doğumuna yol açmıştır.Ölünceye kadar bakma sözleşmeleri ivazlı sözleşme türlerinden olup nitelik itibarıyla güvence sağlayan akitlerdendir.Bu tür akitlerin hedefi maddi bir destek elde etmek değil bakım alacaklısının sosyal durumuna uygun bir bakım elde etmektedir.Borçlar Yasasının 511.maddesi bakımından alacaklıları yönünden gerçek kişi olması dışında özel bir nitelik öngörmemiştir.Bakım alacaklılarının akit sırasında özel bakıma muhtaç olmasını aramak yasada yer almayan bir unsuru ilave etmek olur.Bu ihtiyacın akitten sonra doğması yada alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş olması da aktin geçerliliğine etkili olmaz.Öte yandan her ne kadar evladın gücünün elverdiğince ebeveynine yardımcı olması özel bazı koşulların gerçekleşmesi durumunda yasal bir görev olabileceği düşünülebilirse de, bu yardım ve bakım genelde yasal zorunluluk olmaksızın daha çok insancıl yönü ağır basan, belki de evrensel bir ahlak kuralıdır.Tüm bu açıklamalara karşın kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı temliklerin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi mümkündür.Somut olaya gelince; ölünceye kadar bakma aktinin yapıldığı 16.12.1965 tarihinde miras bırakanın 72 yaşında olduğu, uzun yıllar bakımının davalı tarafından yapıldığı ve 94 yaşında öldüğü, bu süre zarfında miras bırakan tarafından bakılmadığı iddiası ile bir dava açılmadığı, kaldı ki bakılmadığı iddiası ile dava açma hakkının bakım alacaklısına ait olup, bu hakkın mirasçılara geçmeyeceği hususları birlikte değerlendirildiğinde, çekişmeli payın davalıya temlikinin makul sınırlar içinde kaldığının kabulü gerekmektedir.Tüm bu nedenlerle ölünceye kadar bakma sözleşmesinin diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı dolayısı ile muvazaalı olmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Kabule göre de, miras bırakan tarafından davalıya temlik edilen pay 4860/13440 olduğu halde, davalının 3. kişilerden edindiği payları da kapsar şekilde hüküm kurulmuş olması da isabetsizdir.Davalının temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.