Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9709 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 6192 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ: İSTANBUL 20. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 31/01/2012NUMARASI: 2010/353-2012/39Yanlar arasında görülen sahteciliğin tespiti ile buna bağlı olarak gayrımenkul satış vaadi sözleşmesinin iptali,şerhin terkini ve muarazanın giderilmesi ile birlikte tapu iptal ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava; sahteciliğin tespiti ile buna bağlı olarak gayrımenkul satış vaadi sözleşmesinin iptali,şerhin terkini ve muarazanın giderilmesi ile birlikte tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin olup mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 9 parsel sayılı taşınmazda 1/3 pay sahibi olan V.'ın bu payını Beyoğlu .... Noterliğinin 15.12.1972 tarih ve 21961 yevmiye nolu gayrımenkul satış vaadi sözleşmesi ile M. A.,R. A.,M. A. ve R.A.'na temlik ettiği ve temlik alıcıları tarafından kayıt maliki V.varisleri olarak Hazine ve Ş.Ö. aleyhine Sarıyer Sulh Hukuk Mahkemesinde 999/957 E. sayı ile 20.09.1999 tarihinde açılan ferağa icbar davasının 2001/607 K. sayılı kararı ile kabulle sonuçlandığı ve sözkonusu V.'a ait 1/3 payın iptali ile M.A.,R. A.,R. A. ve M. A. mirasçıları adlarına tesciline karar verildiği ve kararın derecattan geçerek kesinleştiği ancak İstanbul 7. Sulh Hukuk Mahkemesinin 19.07.1984 tarih 983/1924 E. 984/1038 K. sayılı kararı uyarınca V.'ın hissesi yönünden sicil kaydının beyanlar hanesine “V. hissesinin hazineye devrine” şerhinin düşürülmesi sebebi ile ferağa icbar davası sonucu elde edilen kararın infaz edilemediği anlaşılmaktadır.Davacı Hazine eldeki davasında esasen V.hissesinin Vi.ın mirasçı bırakmaksızın ölümü sebebiyle son mirasçı sıfatı ile Türk Medeni Kanununun 501. maddesi hükmü uyarınca devlete (hazineye) intikal etmesi gerektiğini oysa ferağa icbar davasına konu edilen gayrımenkul satış vaadi sözleşmesinin sahte olduğunu ve buna dayalı olarak tescil kararı alındığını belirtip gayrımenkul satış vaadi sözleşmesinin sahteliğinin tespiti ve V.üzerindeki 1/3 hissenin tapusunun iptali ile hazine adına tescilini istemiş olup yerel mahkemece “davanın kabulü halinde daha önce ferağa icbar davası sonucu verilen hükmün hukuki sonuçlarını ortadan kaldıracağından eldeki davanın dinlenilmesine olanak bulunmadığı ancak iade'i muhakeme yolu ile mümkün bulunduğu” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Gerçekten de, bir hükmün ve sonuçlarının ortadan kaldırılması ve bertaraf edilebilmesi ancak 6100 sayılı HMK.nun 374 ve takip eden (1086 sayılı HUMK.nun 445 ve devamı) hükümleri gereğince elde edilecek yeni bir hükümle mümkündür.Fevkalade kanun yolu olan iade'i muhakeme yolu dururken olağan yoldan açılan bir dava ile aynı sonuca ulaşmak olanaksızdır.Esasen hazinenin sahteliğin tespiti isteğinde hukuki yararı mevcut olup,sahteliğin tespiti halinde iade'i muhakeme yoluna başvurabileceği kuşkusuzdur. Buna göre tapu iptal ve tescil davasının usul bakımından reddine karar verilmiş olması doğrudur.Bu yöne değinen hazinenin temyiz itirazı yerinde değildir.Reddine,Ancak, davada tapu iptal ve tescil isteği yanında ferağa icbar kararının mesnedi olarak kabul edilen gayrımenkul satış vaadi sözleşmesinin sahte oolduğunun tespiti de istenilmiştir.Gerçekten de anılan gayrımenkul satış vaadi sözleşmesinin sahte olduğu tespit edilir ise buna dayalı olarak ferağa icbar davası sonucu elde edilen hükmün iade'i muhakeme yolu ile ortadan kaldırılacağı sabittir.Bu durumda ise davacının hukuki yararının yokluğundan sözedilemez.O halde anılan sözleşmenin sahte olup olmadığı yönündeki isteğin incelenmesi ve sahte olup olmadığının ortaya çıkarılması zorunludur.Nitekim 6100 sayılı yasanın 106. maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinde aynen “ .......... bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi istenebilir” hükmü öngörülmüştür.Böylesi bir isteğin ise ancak tespit davası ile mümkün olacağı tartışmasızdır.Öyleyse; mahkemece sahteciliğin tespiti yönündeki istek konusunda tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda ileri sürdükleri delillerin toplanması ondan sonra bu istek bakımından bir karar verilmesi gerekirken bu isteğin de mahkemece reddedilmiş olması doğru değildir.Hal böyle olunca Hazinenin bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile yerel mahkeme kararının (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.09.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.