Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9684 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 14686 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : MİLAS 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 16/07/2012NUMARASI : 2011/503-2012/395Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece tapu iptal ve tescil davasının reddine, tenkis davasının kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraf vekillerince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil olmazsa tenkis isteklerine ilişkindir.Mahkemece, hükmüne uyulan bozma ilamı gereğince, dava dışı mirasçı İ.ın olurunun alınmak suretiyle davaya devam edilerek, tapu iptal ve tescil davasının reddine, tenkis isteğinin kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 362 ada 57 parsel sayılı taşınmazın miras bırakan S. tarafından 05.01.1987 tarihinde davalıya satış yoluyla temlik edildiği, anılan taşınmazın ifrazı ile 362 ada 59 ve 60 nolu parsellin oluştuğu, keza 38,39,40 ve 41 nolu parsel sayılı taşınmazlardaki 404/1152'şer paylarını da 10.09.1992 tarihinde davalıya satış yoluyla devrettiği, anılan bu taşınmazların imar uygulaması sonucunda değişik parsellere gittikleri anlaşılmaktadır. Davacılar, miras bırakan tarafından davalı oğluna yapılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlar, davalı ise, murisin bir kısım taşınmazlarını satarak bedelini davacıların murisi E..e verdiğini, mal kaçırma iradesinin değil, denkleştirme iradesinin bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler Hemen belirtmek gerekirki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur. Somut olaya gelince, tüm dosya kapsamı ve toplanan deliller değerlendirildiğinde, murise davalının baktığı, mal satmaya ihtiyacının bulunmadığı,davalının da temlik tarihlerinde alım gücünün bulunmadığı, miras bırakan tarafından davalı oğluna yapılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu görülmektedir. O halde davalının tüm temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine. Davacıların temyiz itirazlarına gelince; davalı murisin bir kısım taşınmazlarını satarak bedelini davacıların murisi E.e verdiğini, mal kaçırma iradesinin değil, denkleştirme iradesinin bulunduğunu beyan etmiş, ancak mirasçılardan .a miras bırakan tarafından bir kazandırmada bulunulduğuna dair dosyaya bir delil sunulmamıştır. Öyle ise, miras bırakanın sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde mallarını paylaştırdığını söyleyebilme olanağı yoktur. Öte yandan, dairenin bozma kararında “miras bırakanın satış suretiyle yapmış olduğu temlikler bakımından işlemin diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu saptandığı taktirde iptal ve tescile karar verilmesi gerektiği, aksi halde, başka bir ifadeyle temlikin gerçek satış olduğu veya miras bırakanın tüm mirasçılarını kapsar biçimde paylaştırma amacıyla hareket ettiği belirlendiğinde tenkis hükümlerinin uygulanamayacağı” ilkelerine değinildiği ve mahkemece bozma kararına uyulduğu halde anılan bu durumun göz ardı edilerek tapu iptal ve tescil isteğinin reddine karar verilmiş olması da isabetsizdir. Hal böyle olunca, tapu iptal ve tescil davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.